Mehmed’im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir.
(N.Fazıl Kısakürek)
Sandık başındayız...
Oy kullanıyoruz.
Önümüzdeki 4 yıl “Kim bizi yönetsin, hangi kadrolar iş başında olsun”, sorusunun cevabını tek bir oyu ile belirlemek için sandık başındayız!
Belki koalisyonu isteyenlerin dışında, tek başına iktidar ile yolumuzun açılacağını umanlardanız.
Hatta bir kaos oluşsun da “Yönetilemez bir Türkiye” algısı oluşsun isteyenlerin hayallerini kursaklarına tıkmak üzereyiz...
Sandık başındayız!
Aslında yorgunuz... Yorulduk. Bu yorgunluk bıkkınlık noktasına gelsin için çabalayanlara inat...
Sandık başındayız.
Her birimiz “Dünyayı kurtaran adam” ya da “Dünyayı kurtaran adamın oğlu” olduğumuzun farkındayız!
Her bir oy, kurulan oyunu bozacak, farkındayız!
Türkiye’de Müslüman tebaa ne yapılırsa yapılsın illegaliteye prim vermedi. O tür yapılar hep marjinal kaldı. Rahmetle anacağımız Necmettin Erbakan’ın dünyayı kasıp kavuran “İslam Radikalizmi” döneminde, soğuk savaşın finalinde bile “Oy ver cihat et” formülü ile siyasallaşmış İslami unsurlarsistemin içinde yer aldı bu memlekette!
Sandık ile, oy ile demokratik enstrümanlar ile sistemi dönüştürmenin ama içinde kalmanın yolunu tercih etti!
Yakın geçmişimizde kapatılan partiler üzerinden illegaliteye yönelmesi beklenen bir siyasal İslam tasavvur ettiler olmadı.
Partiler kapatıldı olmadı.
27 Nisan e-muhtırası gibi bir girişimle yine olmadı.
Müslüman tebaanın siyasallaşmış kanadının bugüne kadarki tercihi hep “sistem içinde kalmak” oldu!
Onun için bu memleketin ana aksını temsil eden bizler “dönüşüm” için yine sandık başındayız.
Sistem içinde kaldığımız için...
Demokratik enstrümanlar ile toplumsal değişimi talep ettiğimiz için...
Oy verip, yöneticilerimizi seçerek dönüşümü sağlayacağımıza inandığımız için...
Sandık başındayız!
“Yarın sonuç ne olacak?” sorusunu, “Ak Parti tek başına iktidar mı olacak?” şeklinde çoktan değiştirdik. Fakat bu sorudan çok daha önemlisi, “Farklı gibi görünen bu kadar yapıyı aynı cephede buluşturanların, yerli olanı tasfiye edemediğinin tescillendiği bir sonucu görecek miyiz?” sorusudur.
Bugün elbet yarınımızın öncüsü...
Yarın elbet bugündür.
Bugünden kurulan yarın elbet bizimdir.
Bugün bir siyasal kadronun tek başına iktidar olup olmaması değil...
Bir dönemin kapanıp kapanmaması üzerine...
Hatta, varlık yokluk üzerine kurulacak yarının öncüsü bir gündür.
Sandık başındayız!
Yarını bugünden kurmak için!
Hadi hayırlısı.