‘Kör dövüşü’ de denebilir, ‘sağırlar diyaloğu’ da; Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın ‘Uluslararası Yargı Sempozyumu’nda yaptığı konuşmaya gelen tepkilere bakınca, verdiği önemli mesajların boşa gitmesinden endişe duymamak elde değil.
İşin garip tarafı, Haşim Kılıç’ın dediğiyle itiraz edenlerin dediklerinin farklı olmaması... Ha “Ali Hoca” demişsin, ha “Hoca Ali”; o kadar olur yani...
Önce Anayasa Mahkemesi Başkanının en dikkat çekici cümlesine göz atalım: “Dün yargının siyaseti kuşatma çabalarına karşı çıktığımız gibi, bugün de siyasetin yargıyı kuşatmasına izin vermeyeceğiz...”
Cümlede iki önerme var. İlki, geçmişte yargının siyaseti kuşatma çabasına girdiği; diğeri de, siyasetin yargıyı kuşatma çabasına bugün izin verilmeyeceği... Birinci önerme net bir ‘olgu’dan söz ediyor; geçmişte yargının siyaseti kuşatmaya çalıştığı olgusundan... İkinci önerme ise bir ihtimalle ilgili; benzer bir girişimin yargı konusunda siyasetten gelmesi ihtimaliyle...
Haşim Kılıç, yargının siyaseti kuşatma günlerinde yaptığı konuşmalarda demokrasiden yana tavır aldığını hatırlatıp siyasetin yargıyı kuşatma girişimine de sessiz kalmayacağını söylüyor. Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak tavrı bu.
Peki Başbakan Tayyip Erdoğan ne diyor? Şunu: “Ülkemiz kuvvetlerin (yasama, yürütme, yargı) ayrılığı üzerine kurulu bir sisteme dayalıdır; erklerin hiçbirisinin bir diğerini kuşatma yetkisi söz konusu değildir...” Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ’ın dediğini gazeteler tek cümleye sığdırmış:
“Herkes işine baksın...”
Başbakan ile Yardımcısının söyledikleri Anayasa Mahkemesi Başkanının sözlerinin başka bir biçimde ifadesi aslında. O da kuvvetlerin birbirine müdahale etmemesini istiyor, “Herkes işine baksın” demeye getiriyor.
Siyasilerin esas alınganlığı yukarıdaki hüküm cümlesinin gerekçesi olarak kullanılan örnekten kaynaklanıyor galiba. Siyaset neden yargıyı kuşatma altına alma çabasına girer? “Çünkü” diyor Haşim Kılıç, “Yargının hesabını veremediği sınır tanımaz uygulamaları var. Mesleki eğitimi yetersiz, evrensel değerler konusunda soğuk yargıçlar uygulama sürecinde tarafsız davranamıyorlar. Bunun sonucu olarak yargıya güvenilmiyor; bu noktada siyaset devreye giriyor, anayasa ve yasalarda değişiklik yapıp yargının yorum alanını daraltıyor...”
Önemli bir tespit bu. Birileri eleştiriliyor, ama kendilerinin eleştirildiğini sanıp tepki veren siyasiler değil eleştiri oklarının hedefi; hayır, Haşim Kılıç onların girişimini ‘haklı’ buluyor; esas eleştirdikleri yanlış uygulamaları sebebiyle yargıçlar... İçlerinden biri olarak, yargıçlara, “Gelin, görevimizi doğru yapalım da siyasiler yorum hakkımızı elimizden almak için bahane bulamasın” demeye getiriyor...
“Demeye getiriyor” deyişim bunu dolaylı söylemesi yüzünden; yoksa konuşmasında demek istediği tam tamına bu, Anayasa Mahkemesi Başkanı Kılıç’ın...
‘Kuvvetler ayrılığı’ ilkesinin hayırlı sonuçlar doğurabilmesi için, bütün kuvvetlerin kendi görev tanımlamasını doğru kavraması, öteki kuvvetlerle çatışmak veya onların kuşatması altına düşmek istemiyorsa uygulamada kendisine ayrılan sınırlara sahip çıkarken yetkisini aşmaması şart...
Yoksa Haşim Kılıç’ın, konuşmasında -Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak ve yargı adına- bu şarta uyacakları sözünü topluma verdiği mesajını alan bir tek ben miyim?