Bir yargılamada verilen kararın doğru veya yanlışlığı hukukçular tarafından tartışılır. Biz bu kararın etkilerini ve buna sebep olan olayların niteliğini tartışabiliriz. Bu kadar çok ve yüksek rütbeli subayın başarılı olamaması iki açıdan değerlendirilir. Birincisi demokrasinin yenilmemesi, ikincisi bu kadar çok subayın bu işi başaracak kadar eğitilmiş olmaması. Şüphesiz bunu bir eksiklik olarak görmüyoruz ama subayların başaramayacakları bir projeyi uygulamaya kalkmasını doğru bulmuyoruz. Sonuç olarak böyle bir olaya hiç teşebbüs edilmeseydi herkes için daha faydalı olurdu.
Ancak olayın tümü hakkında bazı şüphelerimiz var. Genelde demokrasiye ve devlete karşı olan projelerin tespiti devletin güvenlik kurumları tarafından gerçekleştirilir. Bu olaya ait dokümanların bazı kişiler tarafından paketler içinde getirilmesi bir oyun ihtimalini akla getiriyor. Herhalde mahkeme delillerin gerçekliğini soruşturmuştur. Bundan sonra bu gibi olayları ilk tespit edenin devlet olması ve bunu MİT ve diğer güvenlik teşkilatlarının başarmasını bekleriz. Birçok yazımda bir eylemin yaratacağı etkilerden çok oluşacak tepki amaçlanır ve böylece toplumsal bir sorun yaratılır dediğim için bu konuda delil verenlerin gerçek amacını anlamaya çalıştım.
***
Son olayların, inşallah yanılıyorum, orduya yönelik bir operasyon olduğunu ve başarılı sonuçlandığını görüyorum. Oysa devlete yönelik bir operasyonu daha başlangıcında tespit etmek ve engellemek MİT’in görevidir. Yani hem darbeciler hem de olaya ait dokümanları getirenler önceden tespit edilip engellenmeliydi. Bana göre bu olay çok basit değil ve orduyla sivil iktidarı karşı karşıya getirmek için hazırlanmış bir senaryo.
Bir beyanatı ve buna bağlı çalışmaları değerlendirmek gerekir. Emekli Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ bir televizyon konuşmasında orduya yönelik bir operasyon yapıldığını ve orduyu hedef alan bu operasyonla mücadele edeceğini söyledi. Şu ihtimallerin de tartışılması gerekir: Operasyonu uygulayanlar İlker Paşa’yı etkisiz hale getirmek ve bu mücadelesini başarısız kılmak mı istemiştir, yoksa İlker Paşa bu mücadele maskesi altında sözde örgütüne hükmetmek mi istemiştir?
Askerler geçmişte yaptıkları darbelerin kolaylığını yaşayacaklarını mı düşünmüştür, yoksa onlara karşı olanlar böyle bir operasyon mu yaratmıştır?
Şu ihtimali gözardı edemeyiz. Bazı güç odakları toplumda demokrasiye zarar verilmemesi gerektiği duygusunu kullanarak orduyu etkisizleştirmiş midir? Bu durumda orduda böyle bir duygu yarattığı düşünülmeli ve bu duygunun yok edilmesi sağlanmalıdır. Ülkemizde ordu ve siyasetin farklı olduğu düşüncesi maalesef vardır. Onların birbirinden asla ayrılmayan ve ülkenin refahı ve güvenliğini sağlamak konusunda birlikte oldukları, siyasetin karar verici diğer devlet kurumlarını inceleyen ve doğruyu araştıran kurumlar olduğu kabul edilmelidir.
Bütün bu ve benzeri olaylar, devletin bir bütün olmadığı ve içinde birbirine zıt fikirler taşıyanların bulunduğu izlenimini vermektedir. Önce ordu ve iktidarın ülkenin geçmişi konusunda birleşmeleri ve geleceğin hiçbir ön yargıya dayanmadan düşünülmesi gerekir. Yani devleti bütünleştirip tek örgüt haline getirmelidir. O zaman Türkiye’nin ne kadar güçlü ve değerli olduğunu görürüz.