Kendini yenilenme konusunda CHP’ye umut bağladığım ilk günden itibaren boş hülyalara kapıldığım uyarısında bulunan dostum, özellikle 'barış süreci' sonrasında başımın etini yemeye başladı. Ne zaman “Yeni CHP gerçekten 'yeni' olduğunu özellikle şimdi göstermeli” tarzında bir yazı yazsam azarını işittim…
Özellikle 'yeni CHP'nin barış süreci konusunda 'doğru' davranış sergileyemeyeceği kanısında dostum.
En son, “Hani kendilerinden tamamiyle 'umut' kestiğin 'Ulusalcı' kanat var ya” diye başladı sözüne ve “Silâhların susması konusunda onları yanına çekebilirsin, ama Kemal Kılıçdaroğlu ve ekibini asla” deyiverdi. 'İdeolojik kimlik' engel olurmuş...
'İdeolojik kimlik' ha, o da ne öyle?
Dostum PKK'nın silâhlarını susturmasıyla başlayan yeni dönemde başgösteren 'terör' eylemlerine de benden farklı bir gözle bakıyor. “PKK sustu, onlar başladı” tarzı yakıştırmaların doğru olmadığı kanaatinde. Bana, artık ne demekse, “PKK'nın içinde zaten var olan bir damar, şimdi farklı bir örgütmüş gibi karşımıza çıkıyor” da dedi.
Bazı kanaat önderi ve yorumcuların yıllardır savunageldikleri ilkelerle ters düşme pahasına şimdilerde savrulmalarını da aynı 'ideolojik kimlik' tespitine bağlıyor dostum. Savrulanların içinde kişisel kibri yüzünden ters konuma düşmüş ve kendisini kurtaramayanlar da varmış, ama esas savrulma 'ideolojik kimlik' yüzündenmiş…
“O kimliğe sahip olduğu bilinmeyen tipler böyle dönemlerde gerçek yüzleriyle karşımıza çıkarlar”dedi dostum. Şimdi öyle bir dönem yaşanıyormuş…
Abdullah Öcalanve Murat Karayılan PKK içerisinde 'başat' olan bir görüşü temsil ediyormuş... 'Başat' sözcüğü dostumun kullanmayı sevdiklerinden, anlıyormuş gibi başımı salladıysam daha önce ağzından sıkça çıktığını bildiğim için... Örgütün özellikle Avrupa kadrosunda 'farklı' görüşte olanlar da varmış ve onların farklılığı da 'ideolojik kimlik' yüzündenmiş...
Gerçekten şaşırdım kaldım. Şaşkınlığımı görünce 'iPad'ine daha önce indirdiği iki yabancı makaleyi bana okuttu. Neredeyse zorla okuttu. İlki bir istihbarat örgütünün notu gibi bir şeydi. 'Globalpost' adlı bir internet sitesinden kopyalamış dostum... Not birkaç ay önce Paris'te üç PKK'lı kadının öldürülmesiyle ilgili bir alıntıyla bitiyor...
Okuyalım:“Paris'teki cinayetlerden kimin sorumlu olduğu belli değil, ancak Fransa içişleri bakanı Manuel Valls'in de dediği gibi, kadınlar 'hiç kuşkusuz infaz edilmiş' görünüyor.”
“Kim infaz etmiş dersin?” diye bilirmişcesine sordu dostum.
Ne bileyim ben...
Beni eğitmeye kararlı dostumun okuttuğu ikinci metin, 'Salon' adlı bir internet dergisinde çıkmış DHKP-C adlı örgütle ilgili Suzanna Koster imzasını taşıyan bir değerlendirmeydi. “Dikkat et, bu da Globalpost menşeli bir makale, 'Salon' oradan iktibas etmiş” dedi dostum. Daha uzunca makaleyi belki 'ideolojik kimlik' konusuna ışık tutacak bir ayrıntı bulabilirim ümidiyle yoğun bir dikkatle okudum…
Yazıda DHKP-C örgütünün eski Dev-Sol olduğu ayrıntısı var. Liderleri Dursun Karataş'ın 1989 yılında 'önemli yerlerde bulunan bazı devlet görevlileri tarafından' hapisten kaçırıldığı bilgisini de veriyor Suzanna Koster… Makalede Karataş'ın Amsterdam'da öldüğü 'Hollanda istihbarat servisi' kaynak gösterilerek belirtiliyor...
Örgütün militanlarını genç Aleviler arasından devşirdiği, bazı kentlerdeki Alevi meskenlerinin kapılarına işaret konulduğu, bazılarına 'Alevilere ölüm' yazıldığı, örgütün son eylemlerinin bundan sonra başladığı da yazıda bilgi olarak sunuluyor...
Hepsi var da 'ideolojik kimlik' tespitine ışık tutacak ayrıntı yok...
Kaşımı kaldırıp bu görüşümü yüzüne söyleyince, dostum, “Demek öyle sanıyorsun ha” dedi küçümseyerek...
CHP’nin Kemal Kılıçdaroğlu ile girdiği ‘yeni’ yol ‘ideolojik kimlik’ yüzünden‘barış süreci’ ile buluşamıyor... Daha önce PKK’nın adının geçtiği türden terör eylemleri şimdilerde başka bir örgüt tarafından sahneleniyor; burada da ‘ideolojik kimlik’ rol oynuyor...
Aklım karıştı.
Nasıl bir ‘yap-boz’ oyunu bu Allah aşkına?