Hepimizin "ne olacak bu işin sonu" diye sorduğumuz yapay zekâ meselesinde güncel bir gelişme oldu. BM Genel Sekreteri bundan bir yıl önce Yapay Zekâ Zirvesinde yaptığı konuşmada "gelecek, bugün gibi yavaş olmayacak..." demişti... Gelecek, geldi sanırım. Hem de bu yıl...
AB, yapay zekâ konusunda bir düzenlemeyi kabul etti. Bu bir ilk. Fiili durumu hukuki aşamaya getiren önemli bir dönemeç. Böylece ilk çerçeve mevzuat hayatımıza girdi. Peki şimdi ne olacak? Özetle şunlar yeni gündemlerimiz artık:
* Güvenlik güçleri tarafından biyometrik tanımlama sistemlerinin kullanım alanlarını sınırlanması,
* İnsan haklarına aykırı yapay zekâ uygulamalarının yasaklanabilmesi, * İçeriği "deepfake" olan uygulamalar ve görüntülerde bunu belirtme zorunluluğu,
* Yapay zekâ sistemlerine hakkında şikâyet ve inceleme birimlerinin oluşturulması.
Yeni hukuki sorun ve tartışma alanlarımız bunlar. Bu hukukun her alanını etkileyecek. Delil, yargılama ve suçla mücadelede yeni konsept gündeme gelecek.
Bu çerçeve, ülkelere etkisini kısa zamanda görecek sanırım. Bu düzenleme aslında nelerin yapılamayacağını belirtiyor. Bu açıdan güzel. Ama yeterli mi belli değil. Zira sınırı bilinmeyen bir konu bu... Yasaya ilişkin nihai kurallar, yapay zekâ uygulamalarının insan hakları testlerinden geçmesinin ardından Mayıs 2026'da yürürlüğe girecek...
Eylem Tok meselesinin açmazları
Hepinize tuhaf gelecek bir şey söyleyeyim. Eylem Tok'un oğlunu yurt dışına kaçırması nedeniyle bir ceza alması mümkün değil. Bu arada başka suç işlemişse, bunların cezası olacaktır. Bu konuyu geniş biçimde Star Açık Görüş'te yazdım, bağlantısını da yazının sonuna bırakıyorum. Ancak bu konuda iki şeyi net görmek ve üzerinde düşünmek gerekiyor:
Birincisi, Türk Ceza Yasasının 283 maddesi. Buna göre suç işleyen bir kişiye durumunun araştırılması, kişinin yakalanması, tutuklanma veya hükmün infazından kurtulması için imkân sağlamak suç. Kaçırmak, saklamak, bildiği halde yerinin söylememek vb. Ancak bu eylemi ebeveyn yaparsa ceza almıyor. Nitekim maddenin son fıkrası şöyle "Bu suçun üstsoy, altsoy, eş, kardeş veya diğer suç ortağı tarafından işlenmesi halinde, cezaya hükmolunmaz..." Delilleri yok etmek, zorla telefon alma, sahte belge vb. kullanma durumu veya kamuoyunda yer alan bahisleri için ceza alması olası ama kaçırma nedeniyle cezasızlık hali var.
İkincisi ise meseleyi daha girift hale getiriyor. Fail çocuk ABD vatandaşı. Türkiye ile ABD arasında 1980 tarihli "Türkiye Cumhuriyeti ile Amerika Birleşik Devletleri Arasında Suçluların Geri Verilmesi ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Yardım Antlaşması" bulunuyor. Buna göre iade konusu zorunluluk olmaktan çıkıp "takdire dayalı" hale gelebiliyor. Bu da ciddi bir sorun. ABD, çocuğu ben yargılayacağım diyebilir. Teorik olarak bu mümkün... Kaldı ki FETÖ elebaşı başta olmak üzere birçok iade dosyasının, antlaşmadaki muğlaklıklar sebebiyle ortada kaldığı vaki...
Rehberler yakınıyor...
2022 yılında Balkan turumuzda mihmandarımız olan kıymetli Abdulkadir Önüm ile sohbet ettik geçenlerde. Rehberlerin birtakım sorunlarından bahsetti. 6326 sayılı yasa turist rehberliği mesleğine kabule, mesleğin icrasına ve turist rehberliği meslek kuruluşlarının kuruluş ve işleyişine ilişkin temel yasa. Bu yasada yabancı dil kıstasının kaldırılmasının gündemde olması ile birlikte hem kalitenin düşeceği hem de rehberlik mesleğinin önemsizleşeceğinden yakınıyorlar. Tur otobüslerinde rehberlik şartının kaldırılması ile mali anlamda ciddi sorunlar yaşanacak. Kalkan vizeler, özellikle komşu ülkelerden gelecek rehberler ve bunlara nezaret edecek yerel rehberlerin olmaması sorun doğurabilir. Rehberin niteliği kadar milliyeti de önemli. Bir propaganda aracına dönüşebilme riski var. Bu konularda sahadan gelen sese kulak vermek doğru sonuç verir diye düşünüyorum...
Bağlantılı yazım: "Hısımlık hukuku nasıl işler?" (Açık Görüş)
https://www.star.com.tr/acik-gorus/hisimlik-hukuku-nasil-isler-haber-1857525/