Kolay çözülecek bir sorunu hem uzattık hem de büyüttük. Ülkemizde soy temeline göre bir ayrışma zordur ama bunu sorun yaptık ayrıca olacağından fazla büyüttük. Üzerinde durmak istediğim nokta söz ve eylemlerin neyi hedef aldığı sadece söylenen sözlerden anlaşılamaz. Asıl önemli olan bu söz ve eylemlerin nasıl yorumlandığıdır. Yani söz ve eylemlerin yarattığından fazlası bunlara gösterilen tepkiden doğar. Mesela sıkıyönetim zamanındaki uygulamalar, milliyetçilerin tavırları, söylenenlerden daha fazla sorun yaratmıştır.
Kolay halledilecek bir sorunu büyütürsek bundan karşı taraf kazanır ve halk tedirgin olur. En önemli hatamız bu örgütün ülkeyi böleceğine inanmamızdır. Bölgede kurulacak bir Kürt devletinin yaşama şansı yoktur. Bunu Kürtleri küçük göstermek için söylemiyorum. Zaten ben halkları ve insanları ne olduğuna göre değil ne yaptıklarına göre tanırım. Bizden saydığımız biri çıkarları için çok yanlış hareket edebilir, farklı bir soydan gelen bir insan devlete büyük hizmetler yapabilir. Tüm çevresi düşmana dönüşmüş bir ortamda yaşanamaz. Geçmişimiz bunun en iyi örneğidir. Petrole sahip olmak yetmez bunu piyasaya sürebilecek yolların da olması gerekir.
***
Bir insanı önemli kılan onun şerefli ve bilgili olmasıdır. Bir devlet için de böyledir. Eğer Kürtler yaşadıkları devleti güçlendirirse onlar da güçlü bir ülkenin vatandaşı olurlar. Bu devletin yönetim kademesindeki her mevkiye gelecekleri anlamını taşır. Bu devlet dünyada ahlakın simgesi olabilir. Bu konuda dini değerlerimiz ve geçmişimiz yardımcımızdır.
Böyle bir devlete sahip olmak herkes için övünülecek ve mutlu yaşamanın alt yapısına sahip olmak demektir. Bu sözlerim diğer ülkeleri küçümsemek anlamına gelmez. Tüm teknolojik gelişmelerin kaynağı onlardır ve bu konuda borçluyuz. Ancak bundan sonra değer verdiğimiz kişiler sadece konuşan değil üreten insanlar da olacaktır.
Önümüzdeki dönemde çok doğru yapılmış bir politikanın sonuçlarını yaşayacağız. Ancak bu durum partileri iktidara taşıyacak ya da düşürecek bir eylem değildir. Türkiye ya bölgesel bir güç olacak ve kararları tüm dünyayı ilgilendirecektir ya da büyük güçler tarafından yönlendirilen ve kendini güvende hisseden bir ülke olacaktır. Bugüne kadar sorunları akıl yoluyla anlamaya çalışmadık. Bize öğretilen kuralları değişmez saydık ve her olayı bu çerçeve içinde değerlendirdik. Oysa şartlar değişince çözümler de yenilenmeliydi. Biz yeni dünyayı eski kurallarla yönetmeye çalıştık. Mesela din ya da sosyal yapı geçmişte bir uzlaşmama sebebi sayılırken şimdi büyük güçlerin kullandığı bir araca dönüşmüştür. Mesela ABD büyük devlet Çin de onun rakibi sayılırken aralarındaki çatışmanın sebebi bunlardan hiçbiri değildir. Şu anda dünyada barış olduğu söylenirken tam tersi bir rekabet sürmektedir ve bunun sonucunda çok değişik bir dünya dengesi kurulacaktır.
Bu durumda ülkedeki siyasetçiler birbirini zayıf düşürecek polemiklere katılırsa geleceğimiz tehlikeli olur. Bugün iktidarın dışındaki partilerin yani muhaliflerin herhangi bir Türkiye modelleri olup olmadığını bilmiyoruz. İktidar dünyadaki değişimi anlamış görünüyor ancak muhaliflerin tavrı onu laf üretmeye yönlendirmesinden endişe ederim. Büyük zaferler büyük mücadelelerde kazanılır ve şu anda bunu yaşıyoruz.