Bolu yangını vesilesiyle umulur ki bir nebze de olsa kurallara göre iş görmeyi ve sorumluluğu paylaşmayı öğreniriz. Kendi hayatımız dahil olmak üzere dünyaya gelişimiz ve yaşayışımızın bir tür emanetçilik olduğunu idrak eder ve başkasının hayatını hiçe saymaktan men edildiğimizi fark ederiz.
Haberlere bakıyorum; yangın merdiveni niyetine otelin camından sarkıtılan çarşafların yıkıcılığı, belki kurtulur ümidiyle evladını camdan atan babanın çaresizliği, pencerelerden yükselen yardım çağrıları ve hepsinin üstüne insanı bir değil bin kez daha öldüren vurdumduymazlık ve suçu ha bire başkasına atmadaki maharet....
Başkası adına değil kendi adımıza utanç duyacağımız şeyler bunlar. Kimseyi dışarıda bırakamayacağımız bir utancı yaşadık, yaşamaya devam ediyoruz.
Üstüne bir de acılı aileleri arayıp başsağlığı diledikten sonra dalga geçenler, küfredenler olduğunu öğrendik. İnsan kılığında dolaşan garabetler hakkında adli işlem yapıldı yapılmasına ama bunun bir insan neden yapar? Cevabı yok.
***Bu tür toplumsal yas oluşturan hadiselerin nasıl haberleştirildiği de ayrıca incelenmeli. Doğru bilgi ile yalan yanlış çok kolay karışıyor. Lakin yangın faciasından anlaşılan o ki oteldeki ihmaller zinciri sadece yangın alarmı ve yağmurlama sisteminin olmaması değil. Yangın yönetmeliğinin mecbur tuttuğu hiçbir şeyin yapılmadığı gibi, yangın çıkma ihtimalinin her zaman yüksek olduğu mutfaktaki çalışanlara en temel yangın önleme eğitimleri dahi verilmemiş. Yangının neden çıktığı konusunda muhtelif tezler olmakla birlikte ortaya atılan iddialardan biri de alevlenen yağ tavasının üzerine su döküldüğü. Bu, alevlerin bir ejderhanın ağzından fışkırırcasına coşmasına ve çok kısa sürede etrafa yayılmasına yol açan bir şey. Otel mutfağında çalışan birinin bu kadarcık bilgiye bile sahip olmadığını öğrendik bu vesileyle.
Acaba 5 yıldızlı otellerimizin çalışanlarının ne kadarı yangın gibi bir durumla karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiğine dair eğitiliyorlar? İç açıcı bir vaziyette olmadığımız kesin. Anlaşılan yıldızın hiçbiri güvenlik için değil.
***Televizyon kanallarından birinde Rize Devlet Hastanesi'nin yangın merdivenlerinin önüne kablo çekildiği haberi vardı. Bir işgüzar şikayet etmiş, olay medyaya düşmüş, Sağlık Bakanlığı hastanenin derhal denetlenmesini salık vermiş falan filan... Çekilen kablonun çok kolaylıkla sökülüp atılabilir olduğu resimden çok net şekilde anlaşılıyor. Ama haberi öyle iştahlı veriyorlar ki sanırsınız yangın merdiveninin üzerine beton dökülmüş. Hastane yönetiminin açıklaması da son derece makul; hasta yakınları yangın merdivenini sigara içmek için kullandığından dolayı bu tedbiri aldık diyorlar. Yangın merdivenine yapılan muamele bu işte.
Bu haberi yapan muhabir ve editörlerin haber vesilesiyle öne çıkarmaları gereken, hastane yönetimini buna mecbur bırakan düşüncesizlik olmalıydı. Onlar ise Bolu yangınının sıcaklığı ile konuyu "Hastanede yangın merdiveni skandalı" şeklinde haberleştirmeyi tercih etti. Bu düşüncesizliğe mi yanasın yangın merdivenlerinin hemen hemen her yerde sigara molalığı olarak kullanıldığına mı?
***İnsan ne yapıyorsa kendine yapıyor; kendi kendini yakıyor, yaşadığı evlerin uykusunda kendine mezar olmasını sağlıyor. Depremlerde sağlam olmayan konutların mezar olduğunu gördük. Yeni yapılan sitelere bakıyorum. Yangın merdivenlerinin çocuk pusetleri ve bisikletlerin park alanı olarak kullanıldığı siteler...
Misafirinizin evin yolunu bulamadığı siteler yaptık... Bir felaket olsa binanın dışına çıkmak için bir dünya yol kat etmeniz gerekir. Hayatların jeneratörlere bağlı olduğu binalar. Elektrik kesilse ne inebilir ne çıkabilirsiniz. Evden tabutla çıkmanızın mümkün olmadığı evler. Ya hastanede öleceksiniz ya da evleriniz size mezar olacak. Asansörlerinin tabutlara göre dizayn edilmediği binalar...
Nasıl yaşıyorsak öyle ölüyoruz!