CAS’a CAS’a derken gerçek oldu. Fena halde CAS’ıldık. Yine inanılmaz bir kaosun içine doğru gidiyoruz. Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın savunmaları herkesi umutlandırmıştı.
Tahkim itirazları reddettiği gibi yeni suçlamalar yöneltti. Sonuçta çok ağır bir karar çıktı.
Yarın Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi kura çekimleri var. UEFA son sözünü söyledi. Alınan karar adil mi değil mi buna CAS’ta karar verilecek. Fenerbahçe’nin +1 cezasının silinmesi gerekçesi belki umut olabilir. Gerekçesine göre CAS’ta bu durum kullanılabilir.
Yine de umut kesilmez. 2008 yılında UEFA tarafından şampiyonlar Ligi hakkı elinden alınan Porto’ya CAS itirazı incelendikten sonra devler ligi hakkı tanınmıştı. 2006 yılında şike nedeniyle Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı elinden alınan Milan CAS’a gitmiş olumlu sonuç almıştı. Geçen sezon F.Bahçe CAS’tan davayı niye çekti. Bunu en iyi Platini biliyor” söyleminin perde arkasını ise çok merak ediyorum. Bir pazarlık mı yapılmıştı sözler tutulmadı, yoksa gerçekten ağır bir baskı mı söz konusuydu.
Peki gelinen bu noktada Fenerbahçe ve Beşiktaş’ın 2011 kupaları ne olacak. TFF bunları geri mi isteyecek. Bu konuda bir netliğin olmaması TFF’nin nasıl davranacağı konusunda da kararsız işin içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Bu durum ileride formalara takılacak olası yıldızları bile etkileyecektir. Trabzonspor kendini kupalı şampiyon olarak ilan etti bile. UEFA, aldığımız kararların arkasındayız diyen TFF’nin kurullarının kararlarını tanımıyorum diyor. Şimdi TFF’ye siz kararınızı gözden geçirin derlerse o zaman ayıkla pirincin taşını.
Peki bu karardan sonra kişiler için de çıkacak kararlar ne olacak. Durum gösteriyor ki UEFA ceza verdiği bir kulübün, yöneticileri içinde çok ağır cezalar verecektir.
Fenerbahçe’nin Beşiktaş’ın milyonlarca euroluk zararı söz konusu. Türk futbolunu geriye götürecek bir süreç hız kazandı. Her iki takım için de önümüzdeki sezon psikolojik baskı ve zulüm devam edecek. Beni üzen bir başka unsur ise konuyla ilgisiz ezeli rakibin başkanından yöneticisine kadar tutumları ve bu kararla bir zil takıp oynamadığının kalması. F.Bahçe yönetimi tarafından G.Saraylı bazı yöneticilerin de hedefe konması manidar. Farkında değiller ama bu süreçte onlarda çok büyük zarar görecek. Olan her şeyden habersiz sahada ter döken futbolculara ve onların taşıdığı forma uğruna her şartta tribünleri doldurup destek veren taraftara oluyor. Birileri onlar adına masa başında bir takım kararlar alıyor, konuşuyor/ açıklıyor, uyguluyor. Onların sesini duyan yok.
Aziz Yıldırım’ın bu süreçte kulübün haklarının tehlikeye atmamak için olağanüstü kongreye gitme kararı alması kadar doğal bir şey olamaz. Bu süreçte aklanırsa yine omuzlarda kulübün kapısından başkan olarak girer.