Türk Hava Yolları, hostes kıyafetlerini yenilemek için bir çalışma başlatmış. Bunun için de dünyaca ünlü bir İngiliz danışmanlık şirketinden destek almış. Danışmanlık şirketi de THY’ye şirketin dünya çapında yakaladığı rüzgar ve yükseliş trendine uygun öneriler getirmiş. Uçuş ekibinin kıyafetlerinde rakiplerle farklılaşması konseptine ağırlık verilmiş, kıyafetlere yerel motiflerin ve estetiğin yansıtılmasını önermiş.
Bunun üzerine THY, Türkiye’nin önde gelen modacılarından birine görev vermiş ve o da ekibiyle yeni hostes kıyafetlerini tasarlamaya başlamış. Farklı renkler, kumaş desenleri ve modeller üzerinde çalışmalar yapmışlar. Tasarımlar yapılmış... 20’nin üzerinde farklı tasarım var. Hiçbirinde karar kılınmamış ve zaten karar aşamasına da gelinmemiş.
Buraya kadar her şey normal ve THY’nin büyüyen imajına da uygun. Ama, değil mi ki söz konusu olan THY ve değil mi o THY, AK Parti’nin atadığı bürokratlar tarafından yönetiliyor. Kıyamet işte bundan sonra kopuyor.
Birisi sinsice, tasarımlardan bir örneği medyaya sızdırıyor ve malum şablon birdenbire devreye giriyor.
Bırakın, böylesi durumlarda hiçbir ahlaki değeri olmayan sosyal medya fanatiklerini; konvansiyonel medya da arkasını araştırmadan o fotoğrafa balıklama atlıyor. “Yandaş kurum”un, “yandaş modacısı”nın “yandaş tasarım”ı manşetlere çıkıyor.
Bir bilgiyi sormak, araştırmak, teyit ettirmek vs. gibi mesleki değerleri olmadığı için zevkle ve keyifle yazıyorlar. Dünün en makbul modacısı bir günde yandaş olup harcanıyor. Ne gam! Değil mi ki manzara kendi şablonlarına tam oturuyor.
Mesele, hostes kıyafetleri değil... Bu kadarı, Eski Türkiye medyasının siciline yazılmaya bile değmez bir palavradır. Sicil defterleri öyle kabarık ki hostes kıyafetini uydurmuşlar fark etmez.
Ayrıca, “dinci, yobaz, gerici, irticacı” yaftasıyla onyıllardır, onbinlerce insanın hayatını karartan, yüzlerce, binlerce kurumu karalayan medya, hostes kıyafeti bahsinde hakikatli olsa ne olur olmasa ne olur?
Sicil tutmaya da yazmaya da değmez bir konu...
Bu vesileyle bir daha hatırlatmakta fayda var ki, Türk medyasının kendisinden farklı düşünen herkese yapıştırdığı “yandaş”lık sıfatının kalitesi ve derinliği bundan ibarettir. O sıfatı iştiyakla kullananların kalitesi ve ahlakı da bundan ibarettir.
Eleştirmeyeceksin hakaret edeceksin, yol göstermeyeceksin yıkacaksın, araştırmayacaksın vuracaksın. Onların lügatında, fırsat buldukça toplumun değerlerine küfür etmeyen yandaştır.
Ama kimin umurunda? Dün de “yobaz, dinci, mürteci” demişlerdi şimdi o kelimeleri kendilerine hatırlatmaya bile korkuyorlar.
Hasılı, küçük ve yalan dünyalarında gülünesi bir oyun sahneliyorlar.
Ama oyun bitti, bitiyor. Medyasıyla, beyaz yakalısıyla, iş alemiyle, sanatçısıyla, modacısıyla bu sınıfın insanlarını tanıyalım. 2013 yılında hala, kendi toplumuna, tarihine, demokrasisine düşmanlıktan para kazanan bu insanların ahlakını kayda geçirelim.
Bu ülkenin demokrat, değişimci ve yenilikçi medyası işte bu sahte gazetecilik geleneğiyle mücadele etmektedir; bunu da kayda geçirelim.