Aykut Kocaman’dan sonra Ersun Yanal da F.Bahçe’deki acımasız çarkın dişlileri arasında öğütüldü gitti. Henüz ilk sezonunda takımın başında şampiyonluk yaşayan Yanal, 3 ay önce 2 yıllık sözleşme imzalamasına rağmen bir anda istenmeyen adam oldu!
Peki bu ani gelişmeye şaşırmalı mıyız? Bence hayır. Çünkü Fener’de her an Mustafa Denizli, Daum, Zico, Alex ve Kocaman krizlerindeki gibi benzer gelişmeler yaşanabilir. Aslında Fener’in şanlı geçmişinde böylesine ‘kullan silkele at’ prensibi hiç yoktur. Bu durum 16 yıldan fazla başkanlık görevini yürüten Aziz Yıldırım’ın iliklerinden ruhuna kadar işlemiş kendine has Fenerbahçelilikten başka bir şey değildir.
Aziz Yıldırım F.Bahçe’nin sadece başkanı değildir. Yöneticilik dışında teknik direktördür. Kamp ve antrenman programı yapar. Kondisyonerdir, futbolcu sakatlıklarından iyi anlar, doktorluk yapar. Takımdaki eksiklikleri ve transferi en iyi o bilir. Takımın her şeyidir. Uyarır, kızar, bağırır, soyunma odasına girer, özel hayat konusunda ayar çeker. Rest görmez rest çeker! Dediği dedik, çaldığı düdüktür. Bütün bunları adı gibi bilen Yanal “İlkeler, kazandığımız ve kazanacağımız paradan her zaman daha üstündür” diyerek istifa ederken neyi vurgulamak istemiştir? İşte burada benim de kafam karıştı. Yıldırım’ın başkanlığında yaşanacakları bilerek gelen Yanal ne oldu da kaçar gibi gitti? Niye geldi? Niye gitti?
Yanal’ın açıklamaları belli ki Başkan Aziz Yıldırım’ı çok öfkelendirmiş. Önceden planlı bir şekilde yapılan ses kaydının medyaya servis edilmesiyle çirkinleşmeye başlayan olaya Aziz Yıldırım da gazetecilere önemli açıklamalar yaparak tüy dikti. Demek ki Başkan çok sinirlenmiş, yaşananları da herkesin bilmesini istemiş. Ya da bize öyle geliyor... Okuduk, öğrendik. Birçoğu mahalle dedikodusu tadında olan ancak disiplin zaaflarının da yaşandığı anlaşılan gelişmeleri, Aziz Yıldırım’ın testi kırılmadan önce enseye attığı bir tokat olarak yorumlayabiliriz. İyi ki de erken oldu. Yoksa lig başladıktan sonra, testi kırılsaydı sonuçları Fenerbahçe’ye daha çok zarar verirdi.
Krizin “Ersun Yanal, bayan arkadaşlarına göre antrenman programları yapıyordu” seviyesine inmesi üzücü ve düşündürücüdür. Bu tarz Aziz Yıldırım’a yakışmamıştır. Yıldırım başkanlığı döneminde kazanılan bütün şampiyonlukları kendisinin kazandırdığına inanan bir başkandır. Bu güne kadar bunları sadece yakın çevresine söylüyordu. Bu olayda Aziz Yıldırım’ın “Şampiyonluğu Yanal değil futbolcularım kazandırdı” demesine de fazla takılmamak lazım. Aziz Yıldırım böyle bir başkan; “...zamanında paraları ödemezsek, primleri vermezsek sen istediğin kadar çalış olmaz” diyerek de yine kendine pay çıkarmıştır.
Yanal’ın ayrılışı Fener’in hayrına olmuştur. Fener’de Yıldırım’a dayalı bir sistem olduğu için başkanın bu denli müdahale etmesi normal olmasa da alıştığımız bir durum. Ancak başkanın, takımı şampiyon yapmış bir teknik eleman hakkında seviyesi tartışılır açıklamalar yapması da hoş olmadı. Görev İsmail Kartal’a verildi. Dışarıdan biri geleceğine yönetimin güvendiği, şampiyonlukların gizli kahramanı, futbolcuların ve basının sevdiği Kartal’ın getirilmesi de bence olumlu bir tercih.