ABD Beşar Esed’in uzaklaştırılmasının artık öncelik olmadığını söylüyor. Öncelik DEAŞ ile mücadele imiş... Beyaz Saray sözcüsü, Esed ‘siyasi gerçekliğin bir parçası’ dedi.
İlk akla gelen, sözcü bu lafları kendiliğinden mi uydurdu? Çünkü Trump yönetiminde her kafadan ayrı ses çıkıyor.
‘Sözcü uydurmadıysa’, dememizin gerekçesi şu: Cuma günkü Beyaz Saray basın brifingde muhabir ‘Esed’in meşru Suriye Devlet Başkanı olup olmadığı konusunda Başkan Trump nerede duruyor’ diye sordu. Sözcü Spicer önce irticalen başladı:
“Sanıyorum Esed’e ilişkin, şu an nerede olduğumuz konusunda kabul etmemiz gereken bir siyasi gerçeklik var. Obama yönetimi zamanında Esed konusunda çok fırsat kaçırdık. Dün BM Büyükelçimiz Haley ve Dışişleri Bakanı Tillerson’un söyledikleri, (Esed’in geleceğinin) Suriye halkının tercihinde olduğu gerçeğidir.”
***
Bu ifadelerde en sivri söz, gerçeklik - realite kelimesi. Bu kelime Esed’i meşrulaştırıyor mu, yoksa ABD açısından ‘bir süre daha şeklen Esed’e katlanacağız, çünkü arkasında Rusya var, biz DEAŞ’a bakıyoruz’ yorumu mu?
Aynı kapsamda Dışişleri Bakanı Tillerson’a Ankara’da soruldu: Esed’in uzun dönemdeki durumuna Suriye halkı karar verecektir’ diye tek cümleyle yanıt verdi... Bu ifade daha önce de kullanılmıştı ve geniş yorumla ‘Esed’i yargılamak da, asmak da, sürgüne yollamak da Suriye halkının tercihi’ diye okunabilir.
İyi de, gerçeklik-realite nereden çıktı ve ABD Esed’i bağrına mı basıyor?
Beyaz Saray sözcüsünün önüne verilen metinler, işin ehli uzmanlardan çıkar ve resmi görüşü yansıtır. Sözcünün bunları okuması esastır. Sözcü eline verilen metin dışına çıkıp dans etmeye başladığı zaman, hata yapar. Bizim gördüğümüz: Siyasi gerçeklik lafı metinden okunmadı. Sözcü irticalen söyledi. Deneyimsiz bir sözcü olan Spicer’ın ‘siyasi gerçeklik’ lafını nereden duyup Esed’e nasıl eklemlediğini bilmiyoruz.
Gerçi ABD medyası sözleri ‘Trump yönetimi Esed konusundaki Obama politikasını değiştirdi’ diye yorumladı. Bu konudaki genel algıyı New York Times gazetesinin başlığı belirledi: “Beyaz Saray, Esed’in Suriye’de iktidara yapışmasını siyasi realite olarak kabul ediyor”
Haber: Beyaz Saray’a göre Başkan Trump, Esed’in gitmesi hedefinden vazgeçti ve son beş yıldır Obama’nın izlediği politikadan sert bir dönüş yaptı’ dedi.
Beyaz Saray sözcüsünün diğer ifadelerine ve özellikle metinden okuduğu ifadelere baktığımızda ‘Esed’in gitmesi Obama zamanında öncelikti, o zaman fırsat kaçırıldı. Şimdi Deaş ile mücadeleye bakıyoruz’ görüşü öne çıkıyor. Ve yorumun genel havası, -gitmesi şu an öncelik değil, ama bağrımıza da basmıyoruz- şeklinde.
Burada iki soru var:
1- Obama zamanında her hafta -Esed gitmeli- dendi de, ne oldu ? Cevap: Hiç.
2- ABD’nin DEAŞ önceliği Esed’i meşrulaştırır mı, kalıcı hale getirir mi ? Cevap: Hayır. Esed’i şu an Rusya kullanıyor ve Astana ve Cenevre görüşmelerinde bunun izleri görülmüştü. Daha ABD’nin Suriye’de ne yapacağını mesela Rakka’yı Rusya ile konuşması ve onay alması gerekiyor. Bu henüz yapılmadı.
Esed’in Güney Fransa’da tatilde bir emeklilik geçirmeyeceğini Washington’daki muhabirler de biliyor.
Saat saat gelişti
Çarşamba akşamı ABD’nin BM Büyükelçisi, valilikten gelen ve amatör diplomat olan Niki Haley, bir şeyler geveledi. Dakikalar sonra Dünya Hali yayınında kısaca değindik -Suriye’de Beşar Esed’le takıntılı olmayalım- havasında konuşuyordu. Cuma sabaha karşı ‘Esed’in gitmesi önceliğimiz değil’ dediği bildirildi ve bu sözleri iki taksitte ağzından alınabildi.
Mesele ABD medyasının ilgisini çekti ve ilerleyen saatlerde Ankara’da Tillerson’a ‘Esed kalmalı mı gitmeli mi’ diye soruldu. En ehil durumdaki Tillerson tek cümleyle yanıtladı.
Yine zaman itibarıyla üçüncü durak, sonraki saatlerde başlayan Beyaz Saray günlük basın brifingiydi: Sözcü Spicer’a Büyükelçi Haley ve Bakan Tillerson’ın yorumları kapsamında... Suriye soruldu. Medya aslında Haley’in sözlerini Tillerson ile doğrulamaya, ikisinin sözlerini de Beyaz Saray’da bulabildikleri tek kaynak olan sözcü Spicer ile sağlamaya çalışıyordu. Trump Yönetiminde her kafadan bir ses çıktığından, önemli politika konularını birkaç kaynağa sormakta yarar vardı.
Spicer hem Haley hem Tillerson’a atıf yaptı, ama ezberden konuşuyordu.
FAUST’UN ŞEYTANLA ANLAŞMASI
Doktor Faust’un hikayesi bir Alman efsanesine dayanır. Bilgiye aç ve dünyada başka boyutlara gitmek isteyen Doktor Faust, şeytanla anlaşma yapar ve istedikleri karşılığında ruhunu şeytana satar. Sonradan pişmanlık getiren ve Faust için yok edici bir anlaşmadır bu. Faust sonunda cehenneme gider. Yazar Goethe’nin Faust romanı, çok sayıdaki örnekten en ünlüsüdür.
Senatör McCain’den Esed’le ilgili aykırı ses
ABD Kongresinde tek başına dışişleri bakanı gibi çalışan Senatör John McCain, Esed’e dair yalpalamaya ilk karşı çıkan ses oldu.
“Şeytan Anlaşması” deyimini kullanan McCain “Terörle mücadele adı altındaki boş bir vaat karşılığı Esed ve Putin ile Faust Anlaşması yapmaya ABD’nin ihtiyacı yok” dedi.
McCain bu anlaşmanın ABD’nin bölgedeki gerçek müttefiklerini rahatsız edeceğini, ve ABD’yi Suriye’deki katliamlara suç ortağı yapacağını hatırlatıyor, ki haklı.
ABD’nin Şeytanla Anlaşması yapması, bölgede hedef yaptığı İran politikası açısından da çelişkili. Ayrıca Senatör ‘Biz de Esed’i benimsersek, Suriye halkı Esed’e karşı DEAŞ-El Kaide’den başka alternatif göremez’ diyor.
McCain ‘Bir kez daha ABD’nin Suriye politikası hedef-başarı nedir tanımlanmadan, gerçekçi bir plan konmadan bölük pörçük basın açıklamalarıyla anlatılıyor’ diye de şikayet etmiş.
Bu işin önünün arkasının düşünülmediğini Senatör de fark etmiş. Ama kehaneti rahatsız edici: “DEAŞ’ı başlatan ve bugüne kadar besleyen Suriye iç savaşını yok sayarmış gibi yapıp DEAŞ ile savaşmaya çalışmak, daha fazla savaş, daha fazla terör, daha fazla mülteci ve daha fazla istikrarsızlık getirecektir.”
Senatör, Başkan Trump’ın konuya açıklık getirmesini ve bu yanlış yola girilmesini önlemesini isteyerek açıklamayı tamamlıyor. Yani o da biliyor ki, Trump’a gelene kadar yönetim kayıp.
Londra ve Moskova’nın sesleri
ABD’nin Suriye yalpalamasına İngiltere tepki gösterdi. Moskova memnun.
Dışişleri Bakanı Boris Johnson: Suriye halkının uzun dönem iyiliği için Esed rejiminden uzaklaşılması gerekir.
Savunma Bakanı Michael Fallon: Suriye’de Kendi halkını bombalayan birisinde uzun bir gelecek görmüyoruz.
Rus Milletvekili Leonid Slutsky: Bu sözler icraata dökülürse terörle mücadelede ABD-Rusya yakınlaşır ve Suriye’de barışçı çözüm yolu kısalır.