Seçim Hükümetinin yeni Kültür ve Turizm Bakanı Yalçın Topçu Beyefendiyi Kars/Ardahan hattında takip ettik geçtiğimiz 2 gün boyunca. Yalçın Bey 2011'de Büyük Birlik Partisi'ndeki vazifesinden ayrılmıştı. Onu ilkin MHP, ardından MÇP ve en nihayetinde rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte BBP saflarındaki siyasi çabası ve duruşuyla tanıyoruz. Matematik ve Felsefe tahsili, 12 Eylül darbesiyle kesintiye uğrayan kamusal yaşamı, 28 Şubat'taki asil duruşu ve Muhsin Bey'le paylaştığı kader yoldaşlığı ile son dönemde bağımsız bakan oluşu adeta bir film hikayesi gibi... Önceki Bakanımız Ömer Çelik Bey'in, özellikle edebiyatçıları dünya edebiyatı ile tanıştırma konusundaki çabaları ve üzerimizdeki hakkını da teşekkürle teslim ederek, yeni ve kısa dönemdeki zor günleri üstlenmiş Yalçın Topçu Bey'e başarılar diliyoruz.
***
MHP ve CHP'nin seçim öncesi geliştirdikleri taktik, AK Parti'yi Seçim Hükümeti'nde HDP ile başbaşa bırakacak fotoğrafı çekebilmekti. Ama hem Tuğrul Türkeş hem Yalçın Topçu, bu kumpası bozdular. ''Devlet çağırdı ve geldik'' dediler... Bu pek de kolay olmayan karar, aslında yetiştikleri "devlet edebi" öğretisine uygundur kanımca. Zaten Kars ve Ardahan'da geçen tüm konuşmalarında Yalçın Bey de bunu vurguladı... "Dedelerimiz nasıl ki Çanakkale'de, Anafartalar'da, ateş çemberinden geçen devletin çağrısına uyarak cepheye koşmuşlarsa, bugün de memleketimize içeriden dışarıdan kurulan tüm hain pusulara karşı birlik olmak zamanıdır" dedi... Kaprissiz, insanlara dokunan, değen, açık sözlü, halden anlayan, bazen gözü yaşaran, çoğu kez irfani meşrebi gereği neşeyi de reddetmeyen, özgüvenli ama kibirli de olmayan bir yapısı var... Hemşehrileri onu çok seviyor. Hep laciverte alışmış gözlerimiz; yeşil veya kahverengi takım elbiselerinin içine el örgüsü yeleklerini giyinmiş, bakanı gördüklerinde takkelerini çıkarıp saçlarını alelacele tarakla tarayan, bizleri evlerine sofralarına davet eden bu tertemiz Anadolu insanlarının umudunu, heyecanını görmek çok etkileyiciydi... Akil Heyetle gittiğimizde Kars ve Ardahan'daki HDP ağırlıklı profili görmüştük, bu kez de yine Kürt seçmen ağırlıklı bir yekun vardı ama Terekeme ve Yerli kimliğinin de ne kadar önemli olduğunu fark ettik... Yalçın Topçu ''Türk'' yerine ''Türkmen'' kelimesini tercih ediyor ve gerek Kars'ın gerekse memleketi Ardahan'ın eskiden beri süren bu çok kimlikli ve bir arada yaşamaya dair sergilenen barış tecrübesini öne çıkarıyor... Alt kimlikleri reddetmeyen, ''millet'' üst kimliğinde buluşan ''yerli'' bir duruştur bu... ''Aynı mahallenin farklı sokaklarında büyümüş çocuklarıyız hepimiz'' diyor sık sık.
***
Iğdır'da PKK'lı teröristlerce şehit edilen polis Olgun Kurbanoğlu'nun Susuz'daki taziye çadırına da uğradık. Eşi Asuman Kurbanoğlu (33) ile evlatları Muhammed Emin(13), Şeyma Zülal (9), Mehmet Akif (6) ile sarmaş dolaş olduk. Asuman Hanım Kuranı Kerim öğretmeni, Eskişehir'de tanışmışlar eşiyle. Çok mutlu bir evlilikleri varmış. Olgun Bey'in Iğdır'daki görev süresi dolduğu halde, Kars Susuz'daki hasta annesine mukayyet olabilmek için görevini uzatma dilekçesi vermiş. ''Ne bilelim ki şehadet şerbetini içmekmiş alınyazısı'' diyor Asuman Hanım... Taziye çadırındaki diğer insanlara sabır veren simasıyla pırıl pırıl parlıyor. Taziyeleri bittikten sonra Iğdır'daki evine geri dönecekmiş, "Zannediyorum ki Olgun bizi orada bekliyor'' derken gözlerinden yaşlar süzülüyor. ''Olgun'u yanına aldı Rabbimiz, o en büyük makamda şimdi, Allah herkese nasip etmez şehadeti'' diyor. Hepimiz yanıyoruz şehit haberlerine ama ateş en çok düştüğü yeri yakıp kavuruyor. Mehmet Akif kalabalığın içinde her şeyden habersiz gibi koşup duruyor. "Bir gün İstanbul'a gelirsen seni kedilerimle tanıştırırım'' diyorum. ''Çok mu güzeller'' dedikten sonra ''Benim okulum başlayacak daha çanta alacağız, saçlarımı da kestireceğiz gelemem şimdi İstanbul'a'' diyor ağlaşan kadınların arasında... Ağlamaktan sesleri kesilmiş kadınların uğultusuna yakarışına, kimse Kürtçe mi Türkçe mi yoksa Arapça okunan bir dua mı diye sormuyor. Burada dil, kalbin ah'ından yükseliyor ve herkes birbirini çok da iyi anlıyor... Yaşar Topçu; "şehitlerimiz ailelerini bize emanet ve vasiyet bırakmışlardır, evladın evladımız sen de bizin kardeşimizsin neye ihtiyacın varsa başta Vali Bey ve hepimiz emrindeyiz" diyor Asuman kardeşe...
***
Ekinler toplanmış. 15 gün öncesine kadar yemyeşil olan çayırların rengi dönmüş. Kars ve Ardahan'da geçimin temelihayvancılık üzerinde dönüyor. "Mal Meydanında Türkiye'nin her yerinden gelmiş alıcılar olurdu Kurban bayramı öncesi. Lakin terör ve güvenlik yüzünden malı davarı taşıyacak alıcılar Kars'a kadar gelemiyorlar. Kısıldık kaldık burada'' diye şikayetleniyor halk Bakan beye. Terör, sadece güvenlik güçleriyle çatışmıyor aslında. Yöre halkının da kabusu. Milletvekillerinin yereli iyi temsil edemediğinden, hatta bazılarının seçildikten sonra telefona bile çıkmadığından, kendi seslerini kimsenin işitmediğinden dert yanıyorlar.
***
Ardahan Üniversitesi ise serhat sınırlarımızda parlayan bir inci gibi. Mevlana Öğrenci değişimi projesi kapsamında yaptıkları Kafkas açılımıyla, Türki Cumhuriyetler kadar Moldovya, Gürcistan, Ukrayna, İran üniversiteleriyle ciddi bilimsel temasların merkezi olmuşlar. Üniversitede Sibirya Araştırma Merkezi var, bünyesinde en çok yabancı öğrenci bulunduran ilk üç üniversite arasına girmeyi başarmış bir akademik düzeyi var okulun. Rektör Prof. Ramazan Korkmaz, irfani şekliyle söylenirse tam bir aşk haliyle bakıyor hem üniversiteye hem öğrencilerine; ''ışığa karışın'' diyor. ''Zamanla aramızdaki mesafeyi aşmak gerekir'' dermiş rahmetli babası Ramazan Bey'e çocukken. ''Uçar'' adında bir atları varmış o vakitler. ''Uçar'a binsek bu mesafe kapanır mı baba'' diye sorarmış. ''Yetmez...'' dermiş babası, ''ışık olmak, ışığa karışmak gerek'' dermiş...
İlk kez bağımsız bir siyasetçiyi takip ettim. Akit'ten Serdar Arseven ve Sabah'tan Mahmut Övür ile birlikte. Cuma'yı Harakani hazretlerinin kanatları altında idrak ettik. ''Bu sofraya gelenlere dininiz nedir diye sormadan ikram ediniz, değil midir ki hepsinin bir ruhu vardır ve o ruhu halkeden yüce Allah'tır'' diyen bir büyük aşık. Bir büyük ışık!