Hz. İsa hiç bir zaman Tanrı'nın oğlu olduğunu söylemedi. Sağlığında da öldükten hemen sonra da bu iddia hiç konuşulmadı. Sadece Aziz Petrus, nedendir bilinmez, Hz. İsa'nın "Tanrısal bir varlık" olduğunu ve babasının Tanrı olduğunu ima eder. Açık açık söylemese de herkes böyle algılamıştır. “Teslis" yani Baba, Kutsal Ruh, Oğul kavramını da Petrus ortaya atmıştır.
Derken M.S. 325 yılında, I. Konstantin Roma'nın resmi dini olacak Hıristiyanlığın içindeki bu tür tartışmalara son vermek amacıyla, İznik'te I. Konsey'i topladı. Konsey'in ana konusu İsa'nın Tanrı olup olmadığı tartışmasına bir nokta koymaktı. Konuşmaları Evstatyus, Atanasyus ve Eusebyus kaleme aldı. Konseyde İnciller üzerine tartışmadan çok İsa'nın Tanrı'nın oğlu olup olmadığı konuşuldu. Konseye 2 bin 48 patrik ve piskopos katıldı. Amaç herkesi tek fikir çerçevesinde bir araya getirmekti ancak bu gerçekleşmedi. Katılımcıların kimi İsa Mesih'in Tanrı'nın oğlu olduğu yolundaki savlar için somut kanıt istiyordu. Hz. Meryem'in ya da Hz. İsa'nın böyle bir kelamı yoktu ve hiç olmamıştı. İncil'de de “Ve Tanrı dedi ki, İsa benim oğlumdur…" gibisinden bir tek satıra rastlamak mümkün değildi. Ne var ki Konsey'in kapanış bildirgesi bu fikir ayrılıklarına hiç değinmedi ve herkesin"İsa Mesih Tanrı'dır; Kutsal Ruh aracılığıyla dünyaya gelmiştir..." fikrine katıldığını belirtti. Aslına bakarsanız İncil, ayrıntılara girerek ve her yazan havarinin az çok kendine yonttuğu, bir tarih kitabıdır. Kehanetler, Hz. İsa, Meryem ve Kutsal Ruh'la ilgili sözler tümüyle yazan havari ya da tarihçinin görüşlerini yansıtır. Örneğin Petruz İnciliyle Yahova İncili birbirinden çok farklıdır. Tarih ve inanç birinde Petrus'a diğerindeyse Yahova'ya göre anlatılır.
Musevi'lerdeyse, Kızıl Deniz'in ikiye ayrılması ve Yahudiler geçtikten sonra suların tekrar bir araya gelerek Firavun'un askerlerini boğması inancı dışında pek fazla hurafe yoktur. Kızıl Deniz’in ortadan ikiye ayrılması da, gel-gitlere bağlanmış. Astronomi uzmanları bu gün bunu kanıtlayabilmekte. Bunun dışında Musevilerde çok fazla hurafe yoktur... Vaad edilmiş topraklar inancının dışında. Bu da Yahudilerin kendilerine bir yurt edinme çabasından kaynaklanmaktadır ki, Avrupa'dan uzaklarda bir yerlere yerleşmeleri, “aman buralara gelip de bizim yakamıza yapışmasınlar" düşüncesi sonucu Batı'nın tüm benliği ve topuyla tüfeğiyle desteklediği, kutsal sayılan bir inanca dönüşmüştür. Hele de ABD'nin verdiği onca gelişmiş silah, milyarlarca dolar, büyük bir Yahudi göçünü kendi kıyılarından uzak tutma isteğinden kaynaklanmaktadır!
(Yarın: Hurafelere devam!)