Başbakan Tayyip Erdoğan’la ilgili tanıklığım ikinci elden; ancak Beşir Atalay’ın bizzat tanığıyım...
En yakınında bulunanlardan biri, Deniz Baykal ile ilgili görüntü sosyal medyaya düştüğünde, Başbakan Erdoğan’ın ilk verdiği tepkiyi hemen ertesi gün benimle paylaşmıştı: Bilgisayar ekranına indirdiklerinde gözlüklerini takıp bakmış ve bütününü bile izlemeden ağzına geleni söylemiş...
Tipik bir Tayyip Erdoğan tepkisi...
KCK örgütüne karşı başlatılan girişim gözaltına alınanların grup fotoğrafıyla ülke gündemine girmişti. Tek sıra halinde dizilmiş, elleri plastik kelepçeli insanlar... Çoğunun BDP saflarında politika yaptığını, bazısının ‘gazeteci’ kimliği taşıdığını da fotoğraf-altı yazılardan öğrenmiştik...
O sırada içişleri bakanlığı koltuğunda oturan Beşir Atalay’ın fotoğraftan duyduğu kızgınlığa bizzat tanıklık ettim. Sadece fotoğrafın sızmasına değildi tepkisi, topluca gözaltına almaya da kızmıştı. O kızgınlıkla sarf ettiği sözler belleğimde hâlâ canlı...
İnternete düşene kadar varlığından haberi olmadığı Baykal kasetini Tayyip Erdoğan’a mal ediyorlar; Deniz Bey’in de buna inandığı anlaşılıyor. Oysa üzerinde biraz düşünse, Wikileaks belgelerinden öğrendiğimiz hakkındaki diplomatik değerlendirmeyi hatırlasa, 1 Mart tezkeresinde oynadığı saygın rolü aklına getirse, ayağını kaydıran adresi daha iyi idrak edebilir...
Kaset ilk servis edildiğinde daha sağlıklı düşünebilmişti Deniz Bey...
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise ne dediğinin farkında değil: Çıktığı bir televizyon programında, “Gözlerimle gördüm o kasetleri izlediğini; Erdoğan’a izlettirenler aynı zamanda Erdoğan’ı da görüntüye alıyorlar” demesiyle, güya kasetin arkasında Başbakan’ın olduğu iddiasına destek çıkıyor... O görüntünün aslında iddiayı ortadan kaldırdığının bile farkında değil...
Kasedi internetten seyrettiriyorlar Başbakan Erdoğan’a, ertesi gün yakınından dinlediğim tepkiyi veriyor o da... Kaset yayına girdikten sonra verdiği tepki o...
Evet, bazı kasetler izlettirilmiş CHP liderine; öyle anlaşılıyor...
Beşir Atalay’ın tepkisine bizzat tanık olmasam, dönemin istihbarat sorumlularından bir emekli polis müdürünün, “Medyaya fotoğrafları dönemin içişleri bakanı Atalay sızdırdı” açıklaması herhalde beni de etkilerdi.
Açık söyleyeyim: Hiç etkilenmedim.
Fakat dışişleri bakanının makam odasında devletin önemli isimlerinin katılacakları politika belirleme toplantısı öncesi yaptıkları ısınma konuşmalarının kayda alınıp dünyaya dinletilmesindeki cür’et beni müthiş etkiledi.
“Her yerdeyiz, herkesi dinliyoruz, bizden kimsenin gizlisi-saklısı olamaz, siz yalnızca tufaya düşürdüğümüz salakların halvet hallerini gözlediğimizi, yolunu şaşırmış birilerinin akçeli görüşmelerini dinlediğimizi mi sanıyordunuz, kriptolu telefonların şifrelerini bile kırabildiğimizi öğrenince anlamalıydınız, onu da anlamadınız; bakın işitme gücümüz nereye kadar uzanıyor” mesajındaki cür’et değil beni etkileyen...
O da var, ama esas etkilendiğim, ‘ulusal güvenlik’ kavramı içerisine rahatlıkla girecek, ‘casusluk’ ve ‘vatana ihanet’ türü suçlamalara sebep olacak bir yanlışlığı, iktidar partisinin gücünü seçimde birkaç oy daha azaltma amaçlı bir operasyonda yapabilme cür’eti...
Cür’etin sahipleri bunu da ‘olağan şüphelilere’ yükleyebilecekleri için göze almışlardır da, faturanın kendilerine çıkarılacağını bilmesi gerekenlerdeki fütursuzluk hiç anlaşılır gibi değil...
Türkiye üzerinde denenene bakıp dünyamızın yarınından umut kesiyorum, bilesiniz...