Haklı olmak ve haklı kalmak arasında fark vardır. Bir haberi yalanlamakla o haberi yapanın kişiliğine saldırmak
arasında da...
Bunun son örneği Galatasaray Kulübü’yle Serhat Ulueren arasında yaşandı.
Ulueren’in 360 Tv’de ekrana gelen Telegol programında söylediklerine verilen cevaptan söz ediyorum.
Daha doğrusu cevaptan ziyade “kendini bilmez” ya da “ahlak yoksunu” gibi sıfatlardan söz ediyorum.
***
Velev ki Serhat Ulueren’in söyledikleri tamamen yanlış, kaynağı Ulueren’i yanılttı. Velev ki Serhat Ulueren bu haberi Galatasaray’ın içini karıştırmak amacıyla yaptı.
Bunun karşılığında haberi yalanlamak en doğal haktır, kimse tartışamaz. Ancak zurna, işin yalanlama kısmında değil yalanlama adı altında hakaret edildiğinde zırt diyor.
Yarın Serhat Ulueren Galatasaray’ın bir hakem hatası ya da haksız cezada yanında dursa ne olacak? Galatasaray “Bu adam kendini bilmez ve ahlak yoksunu desteğini istemiyoruz” mu diyecek? Elbette hayır, o zaman bu kadar hakarete ne gerek var?
***
Şu an Haberturk Gazetesi’nin Spor Müdürü olan Halil Özer’in Galata Sarayı Efendileri kitabını okudunuz mu? Gerçek haberler zaman zaman yalanlanıyor.
Üstelik bu sadece Galatasaray için de geçerli değil.
Fenerbahçe, Beşiktaş ya da Trabzonspor’da da benzer durumlar yaşanıyor.
Dahası bu sadece futbol medyasında olan bir durum da değil magazinde, ekonomide, siyasette bir sürü gerçek haber yalanlanır.
Hatta gazetede sabah çıkan haber öğleden sonra yalanlanırsa genellikle gerçek kabul edilir diye de konuşulur. Her neyse biz yalanlamaları değil hakaretleri konuşuyoruz...
***
Haklı olmak ve haklı kalmak diye başladık ya, öyle devam edelim....
Bir yalanlama metninde veya düzeltme metninde çoğu zaman haber ya da bilgi değil o haberi yapan ya da bilgiyi verenin kişiliği hedef alınır.
Doğru bir yol mu derseniz değil ama maalesef öyle geldi öyle gidiyor.
Bu anlayışın düzelmesi için daha fazla kurumsallaşma daha az öfke gerekiyor.
Basın açıklamaları ve düzeltme metinleri sonuçta kendini ya da öfke tatmin etme aracı değildir. Bir de hakaret edeni büyütmez aksine küçültür....