Ortada kimin yaptığı belli olmayan 32 kişinin alçakça katledildiği bir bombalama eylemi ve sırtınızı dayadığınız ve kimin yaptığı belli olan bir şehidin olduğu bir başka saldırı var.
Ölenlere Allah-ü Teâlâ’dan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.
Hadi sosyal medya fırsatçıları, sınır tanımadan, ahlak, ilke, gelenek gözetmeden yalan üstüne yalan, tezvirat üstüne tezvirat yaparak yarayı kaşıdıkça kaşıyor, aynı Gezide olduğu gibi buradan da bir kaos planlıyor, Ak Parti nefretini kusmaya devam ediyorlar da size ne oluyor?
Türkiye partisi olma hedefiyle çıktığınız yola böyle mi devam edeceksiniz?
Suruç’ta ceset parçaları yerdeyken, Adıyaman’da şehidin kanının ilk damlası düşerken Selahattin Demirtaş’ın “halkımız silahlansın” açıklaması mı sizi Türkiye partisi yapacak?
Partinizin diğer eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın saldırıdan bir gün önce Ayn-el Arap’ta (Kobani) yaptığı “sırtımızı PYD’ye dayıyoruz” açıklaması mı Türkiye’yi kucaklamanıza yarayacak?
Aynı Figen Yüksekdağ’ın dünkü basın toplantısında “Bir yıl öncesine kadar IŞİD’e terör örgütü diyemeyenler” şeklinde nitelediği Ak Parti’nin DAEŞ’i neredeyse kurulduğu andan itibaren “Terör Örgütü” olarak tanımladığı gerçeğini perdeleme çabaları bir soruyu akıllara getiriyor.
Figen Yüksekdağ yalan söylemeyi sürdürmek, kan baronlarına malzeme taşımak yerine, Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hasan Karakaya’nın dikkat çektiği noktayı açıklasın önce.
“Bombalı saldırıdan önce sırtını nereye dayadığını açıklayan Yüksekdağ, o toplantıda Kobani’ye destek de istemişti. Talebe karşılık veren gençler Suruç’ta buluştu ama çağrıyı yapan gelmedi” diyor Karakaya. O gençlerin bağlı olduğu Ezilenlerin Sosyalist Partisi’nin eski genel başkanı olduğunu da hatırlatıyor ve hemen her organizasyonda boy gösteren Yüksekdağ’ın ya da bir HDP’li vekilin neden bulunmadığını sorguluyor. Kameralar önünde yalanı kolay söylüyorsunuz da, bu noktayı da açıklayın Sayın Yüksekdağ.
Gelelim saldırının amacına. Görüşler muhtelif. Kimi yeniden şekillenen Ortadoğu’da Türkiye’nin hamlelerinin cezalandırıldığını söylüyor, kimi Türkiye’deki siyasi durumun neden olduğunu iddia ediyor. Yazının başında “Kimin yaptığı belli olmayan saldırı” derken, olağan şüphelinin DAEŞ olduğunun farkındayız. Bu terör örgütünün taşeron olduğunu biliyoruz.
Uluslararası güçlerin bu terör örgütleri aracılığıyla Türkiye’ye bir mesaj vermeye çalıştığı ve mesajın yerine ulaştığı da görülüyor. Sıra Türkiye’nin bu mesaja nasıl cevap vereceğinde.
Kimse bahsetmiyor ama Erdoğan’ın Çin seyahati, bu seyahatte gündeme gelecek Çin’in kazandığı ve Amerika’nın hayli rahatsız olduğu füze ihalesi, Rusya’dan sonra Çin’le birlikte üretilecek Nükleer Santral meselesi acaba bu olağan şüphelileri harekete geçirmiş olabilir mi? Bekleyip göreceğiz.
Siyasetiniz de batsın
Saldırının ardından yapılacak tek bir hamle var. Ülke içindeki tüm unsurların teröre karşı kenetlenmesi. Başbakan Davutoğlu bu konuda adımı attı, “ortak deklarasyonla terörü kınayalım” teklifi getirdi. İlk önce MHP karşı çıktı. “Ne haliniz varsa görün” anlamına gelecek açıklamayı saldırıdan saatler sonra yaptı. Terörü kınamasını zaten beklemediğimiz Demirtaş da MHP gibi davrandı. “Dolmabahçe Deklarasyonu”nu öne sürdü, teröre karşı ortak bildiriyi dolaylı olarak reddetti. CHP ise yine yuvarlak cümlelerle “ne gerekiyorsa yaparız” tadındaydı. Dışarıdan biri baksa sizi İrlanda Cumhuriyeti’nin muhalefeti sanır. “Sağduyu” kelimesini dilinizden düşürmeyen sizler bu kadar elim bir saldırının ardından olabildiğince politik davranıyorsunuz. Millet bunu unutmaz.
Sizde de ne sırt varmış arkadaş
Figen Yüksekdağ “Sırtını terör örgütüne dayayan HDP diyorlar. Anlamayanlara cevap veriyorum: Biz sırtımızı, Rojova’ya Kobani’ye IŞİD adını verdiğimiz o çeteye karşı mücadele edenlere yaslıyoruz. Biz sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye, PYD’ye yaslıyoruz. Bunu söylemekte ve savunmakta hiçbir sakınca görmüyoruz, bundan sonra da yaslamaya devam edeceğiz” dedi ya. O anlamayanlardan biri olarak ben de merak ediyorum. Sizin sırtınızın genişliği ne kadar?
Türk ordusuyla çatışırken, Almanya’ya yaslandınız.
Almanya yetmedi, Avrupa Birliği’ne yaslandınız.
Önderliğiniz, Suriye’ye yaslandı, oradan kaçtı Rusya’ya, ardından Yunanistan’a, sonrasında da Kenya’ya yaslandı.
Sizler de boş durmadınız tabi. Suriye karışınca “yer kapma” telaşıyla Amerika’ya yaslandınız. “Biji Obama” sloganıyla aklınızca kurnazlık yaptınız.
Kandil’e yaslandınız ve en sonunda PYD’yi telaffuz ettiniz.
Haklısınız tabi. Sizde bu kadar geniş sırt, yaslanacak bu kadar Türkiye düşmanı varken, bir santimetrekareniz bile boş kalmaz.