Kemal Kılıçdaroğlu, bizim Hasan Öztürk’e dava açmış... Kendisine “yalancı” dendiğini, yani hakaret edildiğini söylüyor...
Hasan Öztürk naif bir insandır. Rencide edici ifadeler kullanmaz... Çok sıkışsa bile yapmaz böyle şeyler... “Yalancı” demişse, mutlaka bir nedeni vardır ve mutlaka bir yalanını yakalamıştır muhatabının.
Kemal Kılıçdaroğlu “yalancı” bir kişi midir?
Bunu test etmek çok kolay...
Bir insan, “AK Parti’de 180 ByLock’lu milletvekili var. Belgesi bende” diyorsa ve belgelerini açıklayamıyorsa, o insan yalancıdır.
Yine bir insan, “Erdoğan DEAŞ’a silah gönderiyor, elimde belge var” diyorsa ve iddiasını kanıtlayamıyorsa, o insan yalancıdır.
Son yalanını Güneş gazetesi yakaladı.
Kızının hangi bedelle edindiği kanıtlanamamış Buz Rezidans’taki dairesi için, “Küçücük bir daire... Bir artı bir... 100 bin dolar versinler, satalım” demişti.
Güneş gazetesi adına Turgay Güler daireye talip oldu…
Önce, “Bu daireyi nasıl edindiğinize ve ödemeyi hangi kanallarla yaptığınıza dair dekontları görelim” dedi...
Dekontlar ve ödeme belgesi ortaya çıkarılamadı...
Olmayan (yani hayali) para transferi için MAN adalarına kadar uzanıp, yine Türk bankalarına ait dekontları “yolsuzluğun belgesi” diye sunan ve bu yalanından dolayı utanmayan Kemal Kılıçdaroğlu, burnumuzun dibinde gerçekleşmiş alışverişin dekontlarını gösteremedi...
Hadi gösteremesin...
Belki daireyi bedelsiz olarak almışlardır... Yahut aynı rezidansta 17 daireye sahip bulunan Battal İlgezdi’nin hediyesi olarak kabul etmişlerdir...
Olabilir...
İşin bu kısmı yargıyı ilgilendiriyor... Belki meraklı bir savcı çıkıp, “Ödemeyi kime yaptınız? Nerede bu alışverişin dekontu?” diye sorar.
Sormazsa da, bir gün soran birileri çıkar.
Sonuçta daire 100 bir dolar bedelle Güneş gazetesi tarafından satın alındı.
Kemal Bey, “70 metrekare, küçücük, bir artı bir” diyordu... Hatta ispatlamaları halinde (kim neyi ispatlayacaksa artık) “siyaseti bırakacağını” söylüyordu.
Daire, “küçücük” değil, “kocaman” çıktı...
Bir artı bir değil, üç artı bir çıktı...
70 metrekare değil, 148 metrekare çıktı...
Yalanı ve “yalancılığı” ispatlandığı halde Kemal Bey istifa etmedi...
Partisinin başında aslanlar gibi kükremeye ve iftira atmaya devam ediyor.
Bir taraftan da, mahkeme tehdidiyle gazeteci susturuyor.
Hatırlarsanız, bu satırların yazarı için de dava açmıştı...
Hem de iki adet.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a “Niye gazetecilere dava açıyorsun kardeşim? Niçin basını susturuyorsun? Senin başka işin yok mu?” dediğinin ertesinde mahkemeye koşmuş, fakir hakkında iki adet ceza ve tazminat davası açmıştı.
“Yalancılığı” da elden bırakmamıştı tabii...
Bir dergiye verdiği röportajda, “Bugüne kadar kimseyi mahkemeye vermedim. Hakaret kastı taşıyanlar dâhil...” diye övünüyordu. Turgut Özal’ın hoşgörüsünü örnek aldığını söylüyordu... Ama yalan söylüyordu.
Şimdi “yalancısınız Kemal Bey” desem, yine mahkemenin yolunu tutar mı?
Kusura bakmasınlar ama bizim memlekette yalan söyleyenlere “yalancı” diyorlar.
Hakaret kastım yok...
Daha uygun bir sıfat bulamadım...
Bu arada “ek bilgi”:
Dairenin fiyatı 100 bin dolar değil, en az 250 bin dolar... Kemal Bey “Nasılsa satın almazlar” düşüncesiyle bir blöf girişiminde bulundu ama blöfünün altında kaldı.
Hangi bedelle satın aldıkları ve ödemeyi hangi kanallarla yaptıkları belirsiz daireleri 250 bin dolara satışa çıkarıldı.
Satıştan elde dilecek kâr “şehit ailelerine” bağışlanacak.