Olimpiyat hevesimiz, hiç değilse şimdilik, kursağımızda kaldı. Özel önem verdiğim bir projeydi Olimpiyatlar; daha mart ayında uluslararası spor etkinliklerini yakından izleyen gazeteci dostum James Dorsey’in, “Türkiye alabilir” diye özetlenebilecek görüşlerini buraya aktarmıştım...
“Umutlu muydun?” derseniz, o yazıyı yazdığım günlerde umutluydum. Arada yaşananların verilen kararda rol oynadığına inanıyorum...
Yer tespitinde en önemli kriterlerden biri ‘sporcu ve izleyici güvenliği’ çünkü...
İlk Olimpiyatlar 1896 yılında Atina’da yapılmıştı. Komşumuz Yunanistan Olimpiyatlar’ın 100. yıldönümünün başkentlerinde yapılması için 1990 yılında başvuruda bulunmuştu. Vermediler... Ancak 2004 Olimpiyatları Atina’da yapılabildi...
İki tarih arasında ne oldu? 1996 yılı Olimpiyatları için ‘yetersiz’ bulunan Atina, nasıl oldu da, 2004 için ‘yeterli’ hale gelebildi?
Terör... Bir önceki başvurusunda, Atina Komitesi’ne, “Niyetli ve heveslisiniz, ancak 17 Kasım terör örgütü faal iken, milyonlarca Olimpiyat-sever ile dünyanın en önemli sporcularını size emanet edemeyiz” mesajı verildi. Yunan ‘derin devleti’ ile irtibatlı, Batı-karşıtı eylemleriyle ara sıra başını gösteren 17 Kasım örgütü açığa çıkartılıp temizlenince “Tamam, artık yapabilirsiniz” dendi Yunanistan’a...
Yunanistan, o arada, 17 Kasım örgütü ile mücadele için ‘kamu güvenliği bakanlığı’ kurdu; tetikçilerinden başlayarak bir adada yaşayan Paris’ten doktoralı liderine kadar kimi varsa örgütün, tutuklandı...
Benim ilk elde umutlu olmamın sebebini de anladınız sanıyorum: Bizdeki ‘derin devlet’ yapılanmasının üzerine gidilmesi ve PKK terörünü sona erdirmeyi amaçlayan ‘çözüm süreci’nin başlaması... Bu iki önemli adımla, Türkiye, ‘terörsüz’ ve dolayısıyla ‘tehlikesiz’ bir ülke görüntüsünü kazanma yoluna girmişti...
‘Gezi Parkı’ diye başlayıp sokaklara taşan ve tahribata dönüşen eylemlerle bu eylemlere verilen cevapların görüntüsü, bir de Suriye ile savaş ihtimali, Olimpiyat Komitesi üyeleri üzerinde olumsuz etki yapmıştır... Yoksa, Fukushima nükleer sızıntısının yaşandığı ve halkının Olimpiyatları yeniden misafir etmede rakip kentler halklarından daha gönülsüz olduğu ortadayken, Tokyo, kolay kolay kazanamazdı...
İkna için, nükleer tesislerin Tokyo’dan hayli uzakta bulunmasını ve bir daha Fukushimalaryaşanmaması için her türlü tedbirin alındığını ısrarla vurguladı son toplantıda Japon yöneticiler...
Konuya ilişkin ilk değerlendirmelerden birinde, İstanbul’un tanıtımı için aylar öncesinden belirlenen ‘Bridge Together’ (birlikte köprü oluşturalım) sloganının da, özellikle Suriye’yi akla getirdiği için, zihinlerde iyi çağrışımlar yapmadığını okudum...
Uzaklardan bir dostum, “Üzülmeyin, sevinin” demek için aradı. Özellikle İstanbul’da yaşayanlar sevinmeliymiş... Biz kazansaymışız, önümüzdeki yedi yıl boyunca, kentimiz yaşanmaz hale gelecekmiş; altyapı inşaatları yüzünden... “Olimpiyat kentleri büyük bir şantiyeye dönüyor. İstanbul’un trafik derdi binlerle çarpılacak kadar artabilirdi” dedi o dost... Barselona’da bu aynen yaşanmış çünkü...
Teselli için arayanların yönlendirmesiyle ‘Olimpiyat belâsı’ diye bir deyim olduğunu öğrendim. Son 30-40 yıl içerisinde düzenlenen Olimpiyatların hiçbirinde, evsahibi kent ve ülke yaptığı masrafları karşılayamamış... Tek istisna, o da ‘belki’ denilerek, Los Angeles (1984)... Diğerlerinin hepsi beklediklerini bulamamış...
Kazansaydık, Olimpiyatlar için altyapı ve diğer masraflar olarak bütçeden 19 milyar dolar ayırmamız gerekecekti.
“Yunanistan biraz da Atina Olimpiyatları yüzünden iflâs bayrağını çekti” dedi bir bilen... Oxford Üniversitesi’nden Dr. Allison Stewart’ın araştırmasına göre, Atina Olimpiyatları için Yunanistan bütçesinin yüzde beşi ayrılmış ve tam 12 milyar dolar altyapıya harcanmış... “Olimpiyat Parkı olarak inşa edilen bölge şimdi terk edilmiş halde” diyor araştırma...
Montreal Olimpiyatları (1976) ülkenin belini kırmış; bu amaçla alınan borçları 2006 yılına kadar öde öde bitirememiş Kanada...
‘Olimpiyat belâsı’ deyimi boşuna çıkmamış...
Neyse... Kaybettiğimize üzüldük. Hiç değisle neden kaybettiğimizi bilelim ve “Allah’ın sevgili kullarıyız” diye teselli bulalım...