FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’e doğru teşhis koymak gerekir. Psikolojik olarak rahatsız diyebilirsiniz. Psikopat, sosyopat, paranoyak, megalomanyak, narsist, yalancı, vicdansız, merhametsiz, hain, zalim.. Bunların hepsini hak ediyor F. Gülen... Ama yine de bunlar, 15 Temmuz ihanetinin ve caniliğinin ortaya serdiği gerçekleri tam izah etmiyor.
Önümüzdeki gerçeklerin belli başlıları şunlar:
1. F. Gülen, küçük yaşlarda hipnoz ettiği, kanına girdiği, kendilerinde özel hayat ve şahsiyet bırakmadığı insanlara vahşi katliamlar yaptırabilmektedir. Savaş uçağı ile bombalamalar, tanklarla ezmeler, bu topraklarda benzeri görülmemiş bir cinnet halidir. Din adına devşirilmiş insanların, masumları, gözünü kırpmadan katletmeleri, nasıl mümkün oluyor?
2. Binlerce itirafçıya, görüntülere, belgelere rağmen, işte son darbeci yargılamalarında gördüğümüz gibi her şey inkâr edilmekte, bir tiyatro oynanmaktadır. F. Gülen en başta 15 Temmuz darbe girişimine “senaryo”, “hükümetin kontrollü darbe girişimi” dediği için mahkeme salonlarında onun bu yöndeki talimatlarına harfiyen uyulmaktadır.
3. F. Gülen bir korkaklar, yalancılar, inkârcılar, takiyyeciler ordusu kurmuş. Mahkeme salonlarında “ben yapmadım, ben o değilim, ben vatanseverim, FETÖ’cü değilim, Gülen’i tanımam” diye sırıtarak konuşuyorlar. Savcılara verdikleri ifadeler için “baskı altındaydım” diyebiliyorlar. Bir hâkimin dayamayıp “sen ne biçim generalsin” diye seslendiği gibi bu Fetöperestlerin bir tanesi bile mertçe konuşmuyor.
4. Yüzde 95’inin ortak özelliği, asla pişman değiller. Hiçbirinden, “biz neye alet olmuşuz, kimin peşinden gitmişiz, yazıklar olsun bize. Artık hainlerle, zalimlerle beraber olmayacağım. Artık bu kirli, kanlı yapı ile bu Batı’nın taşeronu onursuzlarla mücadele edeceğim” diye bir pişmanlık duymadık, duymuyoruz…
F. Gülen hiç üzüntülü değil. Biliyorsunuz bu FETÖ elebaşı, “Hocaefendi” diye anıldığı günlerde hakkında bir efsane uydurulmuştu. Dünyanın neresinde bir acı, felaket olursa insanlar içinde önce bunu etkilermiş. Acıyı önce bu hisseder, yataklara düşer, günlerce ağlarmış. Böyle zamanlarda kendinde olmadığı için ziyaretçi de kabul etmezmiş...
Şu anda kendisine bağlı on binlerce insan perişan durumda. Aileler travma geçiriyor. Bunların binde birinden bile etkilenmesi gerekirken, hiç oralı değil. Ne hastalanıyor, ne yatağa düşüyor... (Şimdi ben böyle yazdım ya, yarından tezi yok F. Gülen’in çok hasta olduğuna dair haberleri servis ederler.)
Tabandaki insanların acılarından etkilenmediği gibi Gülen; hala “kaçın” tembihleri, “intihar bile edebilirsiniz, kendinizi ateşe atabilirsiniz” talimatları, “geri geleceksiniz, daha güçlü olacaksınız vaatleri, “Haçlılar sizin karınıza, çocuğunuza dokunmadı, onlardan emin olabilirsiniz” yılışmaları ile Hıristiyan dünyaya mesajlar gönderiyor. NATO’nun Türkiye’ye müdahale etmesini istiyor.
F. Gülen neden pişman değil? F. Gülen neden binlerce insanı kullanıp orta yerde bıraktığı halde onların ızdıraplarına kayıtsız? Neden bütün cinayetlerine, katliamlarına, zulmüne rağmen hiçbir şey olmamış gibi davranıyor/davranabiliyor?
Onun izinden giden zavallılar, hipnozdan bir türlü çıkamayan tabandaki saftirikler, cinayetleri işleyen zalimler ve hainler de pişmanlık hissi duymuyorlar?
Bu soruların izahı, FETÖ elebaşına doğru teşhis koymaktan geçiyor: F. Gülen kendisini peygamberlerin üzerinde, çağın kurtarıcısı olarak görüyor. Buna çocukluğundan beri inanıyor. Onun izinden gidenler de bu sapkınlığı tasdik ediyor, Gülen’e puta tapar gibi tapıyorlar.
Herkes Gülen’i ve Gülenistleri kullanıyor ama onlar “kurtarıcı” sayesinde herkesi kullandıklarına inanıyor...