Yahya Sinvar. Filistinli kahraman. Savaşçı, mücahit, siyasetçi, komutan. Hamas'ın Siyonizm'e karşı tek başına savaştığı zamanların son lideri. Bütün dünyaya İsrail'in Siyonist yüzünü göstermeyi başaran hareketin askeri ve siyasi lideri. Bir şehrin, soykırımcı devlete karşı başkaldıran isyan ahlakının müşahhas şahsiyeti.
Yahya Sinvar, şehadete yürüdü. Ama halkıyla ve mücahitlerle beraber savaşarak. Baştan beri bunu amaçladı. Korktuğu tek şey trafik kazası veya yatağında ölmek. "Evet, ölümden korkuyorum. Yatağımda yaşlı develer gibi ölmekten, kalp krizinden, veya trafik kazasından ölmekten korkuyorum. Allah yolunda, dinim, vatanım ve mukaddesatım için ölmekten korkmuyorum". O baştan beri Siyonist düzene karşı savaşarak ölmeyi gözüne koymuş. Hayatını buna adamış. Hapisler yatmış.
Siyonizm'in bütün baskıcı ve soykırım teknolojilerinden geçmiş. Ortadoğu'da bütün vicdan sahibi insanların kaderi bu. Egemen diktatörlerin işkence hane ve hapislerinden geçmek hayatlarının bir parçası. Ama yılmamış, İsrail baskı teknolojisi onu robot haline getirememiş. "Tamam, yeniden düzenledik, artık uysaldır" diyerek bıraktıkları zaman, ruhundaki saklı isyan, bütün görkemiyle yeniden gün yüzüne çıkarak Hamas saflarında mücadeleye devam etmiş.
İsrail distopyasında, kurbana dönüşmemek bu asil ruhun karakteri. Onu kurbana dönüştüren şartlara teslim olmamış. Onurunu koruma karşılında bütün varlığını ortaya koymuş. Distopya düzenine itiraz etmiş. Soykırıma itiraz etmiş. Siyonizm'e itiraz etmiş. Şartların onu kurban seçmesine itiraz etmiş. Sosyolog ve filozof Simmel de etkileyici ifade eder: " İtirazımız, bütünüyle koşullarımızın kurbanı olmadığımızı hissettirir bize". Sinvar, tam da öyleydi. İtirazı, kurban olmayacağını, yıkıma ve soykırıma teslim olmayacağını ona hissettirdi. Bu da onu onurlu, anlamlı ve asil yaptı. Koltuktaki oturuşu, beline siyah takması gibi davranışları bunu gösteren sembolik anlatımlar.
Yahya Sinvar, bütün dünyada şartlarının kurbanı olmaya zorlananların lideri oldu bu tutumlarıyla. Heniyye de öyleydi, Ebu Ubeyde de öyledir. Dünyadaki vicdan bilincini ayağa kaldıran da bu ruhtur. Kurban olma şartlarını üretenlere karşı bunu ret eden hissiyata verilen selam! Sokaklar ve caddeler de bu itiraza katıldı. Meclisler de vekiller bu itiraza katıldı. İrlanda da, İspanya da, Berlin caddelerinde, Californiya Üniversitesi kampüsünde hep bu kurban olmayı ret eden hissiyatın asaletine verilen selamdır.
Dünyanın egemen oligarkları ve düzenleri bu itirazdan korktular. Çünkü mesele bir şehrin bir devlete başkaldırısı değil. Mesele kurban olma şartlarını üreten bu oligark düzenlere karşı isyan eden ruhun canlanmasıydı. Bundan korktular. Mazlumlardan korktular. Müstekbirler, mustazafların isyan ahlakından çekindiler. Bu nedenle İsrail Siyonizm'ine destek verdiler. Demokrasi, insan hakları ve barış anlaşmalarını yerle bir ederek yaptılar bunu. Kurdukları BM ve Uluslar Arası İnsan Hakları Divanının kararlarına bile uymadılar.
Bu düzenin oligarkları ürettikleri şartların kurbanı olmaya itiraz eden her bir coğrafya evladımıza terörist diyorlar. Onların başlattığı hareketlere terörist adını veriyorlar. Heniyye'yi katlettiler, Nasrallah'ı katlettiler, Sinvar'ı katlettiler. Ama onlar ölümsüz! Çünkü şehitler ölmez. Onların itiraz ve isyan ahlakları coğrafyamıza yeni ruh verecek. Yeni ruh tohumları ekecek. Artık ne İsrail eski İsrail olacak, ne de Ortadoğu. Onların şehadetleri etrafında kurban olmaya itirazı olanlar bir olacak. Siyonizm ve destekçilerine karşı yeni bir yol açılacak. Yeni bir cephe kurulacak. Her doğum çığlıkla ve kanla olur! Bu doğum da öyle. Çığlıklar, kulaklarımızda. Kanlar gövdelerimize kadar uzandı. Yeni Ortadoğu'nun doğumu uzadıkça, çığlıklar ve kan da artıyor. Uzatmaların da bir sonu var. Yeni doğacak coğrafyanın da, itiraz ve isyanın da kaderi budur.