76 ülke Oscar kuyruğunda! 2014 yılı Yabancı Dilde En İyi Film Oscar adaylığı için Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi’ne başvuruda rekor kırıldı. Tam 76 ülke film gönderdi! Başvurular arasında 50 yıl sonra bir film gönderen Pakistan bile var.
Hindistan’ın önde gelen aktörlerinden Nasreddin Şah’ın başrollerden birini üstlendiği “Zinda Bhaag” Lahore’da gündelik hayatın zorluklarından ve kaçış hayallerinden dem vuran bir film. Biri kadın biri erkek iki genç bağımsız yönetmen olan Meenu Gaur ve Farjad Nabi, Pakistan gençliğinin özlemlerini anlatmaya gayret ediyor.
Doğu’dan gelen filmler ilginç çelişkileri içinde barındırıyor. Demokrasiye geçişi söz konusu bile olmayan Suudi Arabistan’ın ilk kadın sinemacısı Haifa El Mansur’un bütün dünyada ilgiyle karşılanan “Vecide” adlı filmi ülkesinin adayı. Filmin son derece dengeli bir senaryo, özenli bir sinematografi ve üstün oyunculuk performanslarıyla Suudi kadınların ne büyük baskı altında yaşadığını, erkeklerin elinde oyuncak olduklarını sergilemesi oldukça çarpıcı.
İran’ın tavrına ise çelişkiliden çok çifte standartlı denmeli. Cafer Panahi’yi evine hapsederken Asghar Farhadi’yi baştacı ediyor İran yönetimi. Farhadi’nin “Bir Ayrılık” ile Oscar kazanmasının ardından bildik nedenlerle Akademi Ödülleri’ni boykot eden İran, yönetmenin Paris’te geçen, sadece bir oyuncusu İranlı olan Fransızca filmi “Geçmiş” ile şansı olduğunu görünce boykotu kaldırıverdi. Oysa geçen yıl En İyi Film Oscarı’nı kazanan “Argo” yüzünden hop oturup hop kalkmıştı. Ellerinde kalan rejimle barışık tek yönetmen Farhadi ne de olsa...
Türkiye’nin aday adayı Yılmaz Erdoğan’ın “Kelebeğin Rüyası”. Eğer Akademi’nin Yabancı Dilde Film’den sorumlu komitesi “Haydi bu yıl da bir Türkiye yapımı alalım” demezse işimiz zor... Sınır komşusu Meksika, Amat Escalante’ye Cannes’da En İyi Yönetmen Ödülü kazandıran “Heli” ve Romanya’nın Altın Ayı sahibi “Çocuk Pozu” güçlü adaylar.
***
Akademi komitesi büyük ustalara ne kadar kayıtsız kalabilir bilinmez: Çek Cumhuriyeti’nin Oscarlı yönetmeni Jiri Menzel “Don Juans” ile aday adayı. Polonya ise yeni bir Andrzej Wajda filmi olan ve Dayanışma’nın liderinin hayatını konu alan “Walesa: Man of Hope”u aday gösterdi. Hong Kong’u Wong Kar Wai’nin “The Grandmaster”ı temsil ediyor. Danimarka’dan Thomas Vinterberg’in “Onur Savaşı”, “Brezilya’dan “Komşu Sesler”, Şili’den “Gloria”, belgesel olduğu halde arıların yokoluşuna değindiği için İsviçre’den “Baldan Acı”, Bosna’dan daha önce Oscar kazanmış yönetmeni Danis Tanoviç’in imzasını taşıyan “Bir Hurdacının Hayatı” ve tabii Fransa’dan “Renoir” daha kolay seçimler olarak başka filmlerle birlikte öne çıkıyor.
Patrice Chereau’nun ardından...
“L’homme blesse”, “Kraliçe Margot”, “Mahremiyet” ve “Beni Seven Trene Biner” başta olmak üzere güzel filmleriyle, sahneye koyduğu Wagner operalarıyla, tiyatro oyunlarıyla, hatta oyunculuğuyla tanınan Fransız yönetmen Patrice Chereau 7 Ekim’de kansere yenik düştü.
Çalışkan, disiplinli, enerjik, yaratıcı ve tartışmacı bir insan olarak tanınan Chereau’nun ardından ünlü besteci ve şef Pierre Boulez’in “Peter Stein’ın yanı sıra çalışma isteği duyduğum tek yönetmen” demesi bile başlı başına bir onur. “Kraliçe Margot” ile 1994 Cannes Film Festivali’nde Jüri Ödülü, “Mahremiyet” ile 2001 Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı kazanan Chereau, oyuncularına de büyük ödüller kazandırdı.
2010 yılında Louvre Müzesi’nin onur konuğu olarak davet edilen Chereau, koleksiyondan seçtiği 40 eseri kapsayan Yüzler ve Bedenler başlığı altında Georges Pompidou Merkezi’nde ve Orsay Müzesi’nde sergiledi. Bu etkinlik için tuttuğu günlükten uyarlanan tiyatro oyunu 15 Ekim’den itibaren Paris’te bir tiyatro eseri olarak sahnelenecek. Böylece Fransız sanatseverlerle hakiki bir entelektüel olan Chereau ile en sevdiği yerde vedalaşmış olacak.