26 Mayıs (1904) Üstad Necip Fazıl Kısakürek'in doğduğu gün...
25 Mayıs (1983) ise perde arkasına geçtiği gün...
"Necip Fazıl kimdir, ne yapmıştır da tesiri hâlâ devam etmektedir" sualine cevabı Mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu veriyor: "Necip Fazıl, beş asırlık tarih dilimimiz ile birlikte içinde bulunduğumuz çağın nabzını yakalayan ve ideali aramayla toprağa bağlanma arasındaki bir berzahta kıvranan insanoğlunun oluş ıstırabını hakikatin hakikatine nispetle heykelleştiren adamdır..."
Mütefekkir Mirzabeyoğlu'nun Üstad'ın aslî hüviyetini gösteren ifadelerini anlamaktan acizlerden biri, kaçtığı Almanya'dan Üstad'a saldırıyor. Türkiye'deyken tefsir profesörü kimliğiyle Kur'an-ı Kerîm hakkında, en azılı müsteşriki geride bırakacak vesveseler fısıldıyordu. Kâfirin bile Kur'an-ı Kerîm için kullanmaktan imtinâ edeceği sözleri bu tefsir profesörü öznesi söylüyordu. Kur'an yolunda serdengeçenlerin Anadolu yaptıkları bu topraklarda daha fazla barınamayacağını anlayan tefsir profesörü öznesi çareyi Almanya'ya kaçmakta buldu!
Bu özne son zamanlarda Üstad'ın, "Yâ Müntakim Allah, bizi intikamına memur et!" duasını diline doladı. Mütefekkir Mirzabeyoğlu'nun "Şuurlaşsın" dediği Üstad'ın mezkûr duasından tefsir profesörü öznesi ve onun gibiler neden ve niçin rahatsız olurlar?..
Rahatsız olanlar rahatsızlıklarının sebebini düşüne dursunlar biz bu vesileyle Üstad'ın "Yâ Müntakîm" yazısını (duasını), evvelinde ve âhirinde "amin" diyerek ve Üstad'ın aziz ruhuna Fatiha ve salâvatlar göndererek okuyalım:
"Biz, efendiler; İslâmî nurlarını kaybetmiş ve meydanı Allah düşmanlarına açık bırakmış eski nesillerin acıklı haline karşılık, kupkuru ve yalnız sözde Müslümanlık iddasiyle kendilerine nusret etmekten gani ve münezzeh olan "Zülcelâl"in "Müntâkim" ismine mazhar olmayı gaye edinmişiz! Davâ ve ideolocyamızın tek mazhariyet hedefi budur! Mazhar kılar veya kılmaz; kendisi bilir. Fikir ve ruhta lâyık olursak mazhar kılar; şânı böyle gerektirir. Lâyık olmazsak mazhar kılmaz; şânı böyle gerektirir. Öyleyse bize düşen, lâyık olmaya çalışmak... "Zülcelâl"in "Müntakîm" ismine mazhariyet...
Zıt dünya, İslâmiyet'i farazî Müslümanlarda gördüğü beş zaafla içinden, kendisinde doğurduğu beş kuvvetle de dışından tahribe kalktı.
İçe ait beş zaaf: Ahmaklık, kabalık, cahillik, taklit, küfür... Ahmaklık kabalığı, kabalık cahilliği, cahillik taklidi, taklit de küfrü doğurdu.
Dışa ait beş kuvvet: Plân, metot, sistem, müspet bilgiler, maddeye hakimiyet... Plân metodu, metot sistemi, sistem müspet bilgileri, müspet bilgiler de maddeye hâkimiyeti doğurdu. Böylece hakkı verilmeyen ve tâbileri bayrak altında toplanmayan ruhun imtiyazı güme götürülmek istendi.
İşte biz, bu olanlara karşılık, dâvamızı, her şubede "Müntakîm" ismiyle tecelli ettirmekten başka hiçbir emel sahibi değiliz. Mahut beş iç zaafı doğrudan doğruya imha, mahut beş dış kuvveti de ihya suretiyle, her birinden gerçek ruhun, öz hakikatin, yani İslâmiyetin intikâmını almak... Buna memuruz efendiler!
Lûtfeyle Yâ Müntâkim!
Emaneti ayağa düşüren nesillerin hem kendilerinden, hem de düşmanlarından, İslâmiyet intikâmını biz alalım! Ve lûtfeyle; kutsî isimlerden biri olan "Müntâkim" ismini yazmadık levha, tek yaprak, tek nokta, tek mevzu, tek bahis, tek hesap, tek davâ, tek şahıs, tek mezar bırakmayalım!..
O zaman görürsünüz intikam arsamızda yükselecek olan leşlerin azametini!.."