15 Temmuz darbe girişiminin başarısız kılınmasından sonra PKK terörü tekrar devreye alındı.
Terör giderek tırmandırılıyor.
Cerablus operasyonundan sonra DAEŞ, ama özellikle de PKK/PYD ile terör üzerinden hizaya getirilmek istenecek Türkiye.
Suriye’deki PKK’nın lideri Salih Müslim’in, Cumhurbaşkanı’mız Erdoğan için kullandığı küstah ifadeler ve Türkiye’ye savurduğu tehditler, PKK’ya biçilen yeni rolü açıkça gözler önüne seriyor.
Müslim’in küstahça tehditlerinden sonra Türkiye içindeki terör eylemselliklerinin artması bu meseleyi topyekûn yeni bir konseptle ele almamız gerekliliğini ortaya koymaktadır.
Suriye’nin Salih Müslim’i ile Türkiye’nin Salih Müslimleri el ele vermiş, Türkiye’ye kan kusturuyorlar.
***
Terörle mücadeleyi hep kendi şehirlerimizde veriyoruz.
Oysa terörün asıl kaynağı dışarısı.
Kandil’in yerini Suriye’nin Kuzeyi aldı.
Orası tam bir terör üssü konumunda.
Ve ne yazık ki ABD’nin himayesinde.
Salih Müslim’in PKK’sını silahlandıranların kim oldukları ortada.
DAEŞ’le mücadele adı altında hem PKK’yı meşrulaştırdılar PYD adı altında, hem de ultra modern silahlarla teçhiz ettiler.
Salih Müslim o güçlerden aldığı destekle bugün Türkiye’nin seçilmiş liderine küstahça saldırılarda bulunabiliyor ve tehditlerine devam ediyor.
***
ABD, PKK/PYD örgütüne ya söz geçirmeli, yani o örgütün ABD silahlarıyla Türkiye’yi vurmasına izin vermemeli.
Ya da söz geçiremiyorsa, Türkiye’nin gereğini yapmasına itiraz etmemeli.
ABD söz geçiremiyorsa o zaman sorulmaz mı: Söz geçiremediğin bir örgütü niçin palazlandırıyorsun, niçin o örgüte iktidar alanı açıyorsun?
Söz geçirebildiği halde bunu yapmıyorsa o zaman sorulmaz mı: Dostluk bunun neresinde?
Sahiden söz geçiremiyorsa ve örgütün Türkiye düşmanı siyasetinden rahatsızsa, o zaman Türkiye’nin örgüte yönelik operasyonlarına destek vermiyorsa bile köstek olmamalı.
***
Türkiye toplumu isyan halinde.
Bu psikolojiyi herkes doğru okumalı.
Özellikle de Türkiye’yle NATO’da birlikte olan ülkeler...
Türkiye’nin demokrasisine yönelik bir darbe girişiminde Türkiye’nin yanında yer almayan ülkeler, Türkiye’nin iç barışına ve güvenliğine yönelik terör saldırısı karşısında da Türkiye’nin yanında yer almayacaksa o zaman NATO veya başka uluslararası örgütlerin çatısı altında bir arada olmanın ne anlamı var?
***
Bir yanda FETÖ, öbür yanda PKK ve DAEŞ.
FETÖ’nün merkezi neresi?
Pensilvanya.
PKK’nın ultra modern silahlarla iktidarlaştırıldığı merkez neresi?
ABD kontrolündeki Suriye’nin Kuzeyi.
DAEŞ’in de kimin çocuğu olduğu biliniyor.
DAEŞ’in de son kertede Türkiye’yi hedef alarak imal edilmiş bir örgüt olduğu artık sır değil.
ABD tavrını artık netleştirmeli.
Türkiye’nin sahiden dostu ise Türkiye’nin amansız düşmanlarına arka çıkmaktan, onları koruyup kollamaktan vazgeçmeli.
***
Sadece FETÖ’ye karşı değil, PKK ve DAEŞ’e karşı da topyekûn bir mücadele vermek gerekiyor.
Topyekûn mücadeleden kastım, terör örgütlerinin her türlü uzantılarına yönelik kararlı bir mücadele anlayışının benimsenmesidir.
Terörle mücadele sadece elinde silah tutanlara karşı verilmez.
O silahların finansmanını sağlayanlar da, o terör örgütlerinin siyasetini ve propagandasını yapanlar da tıpkı o elinde silah tutanlar gibi suçludurlar.
İstiklalimize ve istikbalimize kasteden
o alçak terör örgütlerinin topuna karşı topyekûn kararlı bir mücadele vermek durumundayız.
“Ya istiklal ya ölüm!” diyorsak buna uygun terörle mücadele konseptini de uygulama alanına koymamız gerek.
15 Temmuz ruhuna yaslanan güçlü ve kararlı bir mücadele hattı oluşturmalıyız diyorum vesselam.