15 Temmuz ihanetinin üzerinden bir haftaya yakın bir zaman geçti. Ülkem yaralarını hızla sarıyor...
Kalkışma sonrası hükümete duyulan güvenle ekonomi hızla toparlanıyor.
Devletine, hükümetine bağlı güvenlik kuvvetlerimiz, yargıçlarımız, kamu görevlilerimiz vazifelerini süratle ve büyük bir kararlılıkla yerine getiriyor.
Daha geçen perşembe günü Ekonomi İşleri Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğüm AK Parti Genel Merkez Ekonomi İşleri Başkanlığı olarak Genel Başkan Yardımcımız ve Ekonomi İşleri Başkanımız Sayın Şaban Dişli başkanlığında, başkan yardımcıları olarak ekonomiyi ve piyasaların beklentilerini, ekonominin daha iyi olabilmesi için neler yapılabileceğini konuşmuştuk.
Ertesi gün, yani malum kalkışmanın olduğu 15 Temmuz günü, İstanbul Ticaret Odasında aylık İş Kanunu Çalışma Komisyonu olarak gündemdeki konuları değerlendirmek suretiyle iş dünyasının taleplerini ilgili mercilere iletmeye çalışıyorduk.
Toplantımız 19.00 gibi bittiğinde, daha önceden sözleştiğimiz mali müşavir dostlarımızla buluşmak için yola koyuldum. Ancak 3 saatte vardığımda olay henüz patlamamıştı. Saat 10 gibi eve doğru yola koyulurken yolda arabamın radyosunda köprünün tanklar tarafından tutulduğu haberleri okununca açıkçası hiçbirimizin aklına dahi böyle bir ihanetin olabileceği gelmemişti. Muhtemelen bir terör saldırısı ihbarı alındığı için güvenlik önlemi alınıyor diye düşündüm.
Eve vardığımda TV’den haber ve telefonumdan sosyal medyadaki yorumları izlerken durumun vahametini anladım.
SGK Teftişteki dönem arkadaşlarımızın kurmuş olduğu whatsapp grubunda yazdığım “herhalde fetoşçu itler darbe yapmaya çalışıyor” cümlesi, kripto FETÖ’cü ve destekçisi olan eski bir meslektaşımızın lağım faresi edasıyla yaptığı “diktatörden kurtuluyoruz, yaşasın darbe” sözleri ile birlikte bana yaptığı hakaretlerden ve “artık darbe oldu senin de defterini düreceğiz” manalı tehditlerden darbenin FETÖ’cülerce yapıldığı kanaatine varıyorum. Bu arada Başbakanımız da televizyona bağlanıp TSK içindeki küçük bir grubun kalkışması olduğunu açıklamasıyla birlikte kendimi sokağa atıyorum.
Yolda benim gibi yüzbinlerce insanın darbeye direnmek, devletine ve hükümetine destek çıkmak için sokaklara indiğini görünce bu millet gerekeni yapar diye düşündüm.
Hemen arabamı ofisimin olduğu binanın misafir otoparkına bıraktım ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın çağrısına uymak için yürüyerek Atatürk Havalimanına geçtim. Yolda eski bir öğrencimin eşiyle birlikte 7 aylık Rabia bebekleriyle demokrasiye ve devletine sahip çıkmak için Atatürk Havalimanına doğru yürümeleri gözlerimi yaşarttı.
Evet o gece Cumhurbaşkanımızın ‘sokaklara meydanlara inin demokrasiye sahip çıkın, darbeye direnin’ çağrısı ile milyonlar sokaklara inmemiş olsaydı bugün ne biz bu yazıyı yazabiliyorduk, ne de Türkiye kalmıştı.
Fetullah Gülen denen sahte mehdi, sahte peygamber, ilkokul mezunu başterörist bugün ‘Fetullah Devletinin’ başı olarak Türkiye’ye dönmüş olacaktı. Muhtemelen bir iç savaş çıkacaktı. Suriye olmanın sınırından döndük.
Bütün bankalar ve Hazine yağmalanacak, banka ve çeşitli kurumlardaki para ve kıymetli eşyalar himmet adı altında Fetullahın cebine girecekti. Borsa bitecek, kamu mülkiyetleri himmet adıyla Fetullahın cebine girecekti. Başta üçüncü havalimanı, üçüncü köprü, İstanbul-İzmir otoyolu, Avrasya Tüneli gibi büyük projeler durdurulacak ve çürümeye terkedilecekti, binlerce fabrika kapanacak ve bugüne kadar ağlak hoca kasetleriyle, baskıyla, zorlamayla, kandırılarak himmet-kurs-burs-kurban diyerek paralar milletin malına-mülküne çökülürken, kalkışma başarılı olsaydı sorgusuz sualsiz fetullah tarafından silah zoruyla, baskıyla, katlederek el konulacaktı.
Aralarında benim de olduğum yüzbinlerce yazar, siyasetçi, kamu görevlisi kaybedilecek ve dipsiz bir kuyuda öldürülecekti.
Ülkemiz büyük bir badire atlattı. Sıra FETÖ’nün başta Maliye, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, TSK, Polis, SGK, KOSGEB, Merkez Bankası, SPK, Hazine, Ziraat Bankası, TÜBİTAK, TAI gibi kurumlardan temizlenmesine geldi.
Evet, bir kabustan uyandık, Allah sonumuzu hayreylesin.
Ankara Etimesgut’taki zırhlı birlikler okuluna sızıp 200 tankı çıkarmaya çalışan FETÖ’cü hainleri gözaltına alan kahraman Binbaşı Barış Dedebağı’nın dediği gibi, “Şu saatten sonra canını düşünen soysuz köpektir, ya devlet başa ya kuzgun leşe...”