Amerika, NATO marifetiyle Rusya'yı kuşatırken, olası Çin savaşı için de hazırlıklarını sürdürüyor.
Bütün bu stratejiyi Avrupa'yı Avrasya jeopolitiğinden kopararak başlattı.
Ukrayna krizi tam bir ayrışma zemini oluşturdu. Deyim yerindeyse Avrupa, Ukrayna üzerinden Amerikan kapanına tutuldu.
30 Nisan'da Time'da çıkan röportajından Trump'ın, Rusya-Ukrayna krizi konusunda "ben olsam buraya kadar gelmezdi" demesine bakmayın siz, ABD'nin jeostratejik bakış açısının merkezinde Çin olduğu müddetçe, Trump-Biden fark etmez, müesses nizam sürecin böyle işlemesini istiyor.
Avrasya'nın kontrol altına alınabilmesi adına, Pentagon'un hedefinde Rusya ile birlikte Çin var. Çünkü ABD hegemonyasının korunması için Rusya'nın zayıflatılması Çin'in bölgesine hapsedilmesi gerekiyor.
50 yıldır Pentagon'a danışmanlık yapan Edward N. Luttwak'ın son on-on beş yıldır Çin üzerine yazdıklarının alt metnini okuyun, Amerika'nın nasıl bir savaşa hazırlandığını görürsünüz.
Buna karşı Çin, bir taraftan, uçak gemileri başta olmak üzere, savunma sanayinde korkunç bir üretim yaparken, diğer taraftan, gücünün farkında olarak, zayıf tarafın uygulayabileceği en iyi stratejilerinden biri olan anti-access, area-denial yani erişimi engelleme ve bölgeden menetme stratejisi ile rakibinin yıpranmasını bekliyor.
Her üç ayda bir, bir trilyon dolar borçlanan ve cari açık sorunlarıyla boğuşan üstelik finansallaşmanın sebep olduğu sanayisizleşme sorunuyla karşı karşıya kalan bir ekonomiye sahip ABD'nin Ukrayna ve İsrail konusunda da yaşadığı açmazlar, her yıl yaklaşık 250 milyar dolar dış fazla veren Çin'e güçlenmesi için ciddi bir zaman kazandırıyor.
Buraya gelmişken The Economist'in son sayısında bugünkü ekonomik düzenle ilgili analizinden bir parça paylaşalım:
"İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana küresel ekonomiyi yöneten düzen yıllardır aşınıyor. Bugün ise çöküşe çok yakın. Endişe verici sayıda tetikleyici, gücün haklı olduğu ve savaşın bir kez daha büyük güçlerin başvurduğu bir anarşiye doğru inişi başlatabilir. Hiçbir zaman çatışma noktasına gelmese bile, normlardaki bir bozulmanın ekonomi üzerindeki etkisi hızlı ve acımasız olabilir."
Bu durum daha çok su götürür.
Gelelim, bu denklem içinde bocalayan Avrupa'ya ve Jinping'in ziyaretinin anlamına.
Jinping'in beş günlük ziyareti Fransa, Sırbistan ve Macaristan'ı kapsadı.
Sırbistan ve Macaristan, Çin'le ticari ve siyasi ilişkileri güçlü olan iki Avrupa devleti...
Bu iki devletin özellikle Rusya-Ukrayna krizindeki tutumları nedeniyle de Avrupa'dan ayrılıyor.
Bu noktada elbette Fransa bilinçli bir tercih.
Hatırlanır mı bilmiyorum, Macron geçen yıl Nisan ayında Çin'e gerçekleştirdiği ziyaret dönüşünde, "Avrupa, asla Amerika'nın vassalı olmayacak" demişti.
Amerika'nın müttefiklik söylemleriyle ekonomik ve merkez siyasetinin en tepesindeki Blackrock'çı ve Rothschild'çi politikacılar eliyle siyasi kontrol altında tuttuğu Avrupa için Macron'ın böylesine güçlü bir söz söylemesi kimilerine şaşırtıcı gelebilir.
Kendisi de Rothschild'ların teknokratı olan Emmanuel Macron'un dillendirdiği "Amerika'ya karşı Bağımsız Avrupa" retoriği aslında Fransa'nın tarihi pozisyonunun simülasyonudur, yani Amerikancasıdır.
O yükseliş döneminin hemen sonrasında Amerikan hegemonyasına karşı kendi pozisyonunu korumaya çalışan Fransa ile, bugünkü Fransa aynı değil yani.
Onun için kadük bir söylem bu.
Kaldı ki Fransa'nın tarihi bir zaafı var:
Henry Kissenger'ın deyimiyle "Fransa, gerçekte kapasitesinin izin verdiğinden daha güçlü ve iddialı bir dış politika yürütür..." Bu söz deyimleşmiş meşhur bir ön kabuldür eskiden beri.
Bugün bu gerçeklik kendini daha çok gösteriyor.
Onun için; Afrika'daki sömürgelerinden sürülen, küresel siyasette itibar kaybı yaşayan Fransa'nın, vassallıktan kurtulma çabası için denge siyaseti önemli bir konu.
Buradan hareketle Jinping'in, Almanya ile birlikte Avrupa'nın merkezini oluşturan Fransa ile Amerika'ya rağmen ilişkileri derinleştirerek, anti-access area-denial stratejisini bir adım öteye taşıyıp Avrasya jeopolitiğinde bir düzen tesis etmek istediği kesin.
Belirsizlik çağında sonuçlarını kestirmek zor.
Ama... Dediğim gibi ne Fransa eski Fransa, ne de Avrupa eski Avrupa!