Wikileaks belgeleri ABD’nin kimleri dinlediğini deşifre etmeye devam ediyor; bu sefer konumuz Fransa.
2006-2012 yılları arasında ABD’nin sırasıyla Chirac, Sarkozy ve Hollande’ı, yani üç cumhurbaşkanını dinlediği ortaya çıktı. Bu demektir ki ABD zaten tüm cumhurbaşkanlarını dinlemiş ve dinlemeye de devam ediyor; üstelik bu uygulama Fransa, Almanya ya da Suudi Arabistan ile sınırlı değil. Wikileaks, ABD’nin dinlediğiyle birlikte, nasıl dinlediğinin de ortaya çıkmasını sağladı. Paris’in tam merkezinde bulunan ABD Büyükelçiliği’nin tepesinde kurulmuş olan dinleme tesisiyle bir kaç yüz metre mesafedeki Elysée Sarayı, Parlamento ve İç İşleri Bakanlığı rahatça izlenebilmiş. Nedense Fransız istihbaratı da ABD Büyükelçiliğinin tepesindeki çanakların ne işe yaradığını hiç merak etmemiş.
Basiretleri bağlanmış diyelim. Wikileaks, bir kaç gün önce Suudi belgelerini açığa çıkarırken görüşmelerin içeriğini de yayınlamıştı. Fransa konusunda bir fark var; ABD’nin Fransa’yı dinlediğini öğreniyoruz ama ne duyulduğunu bilemiyoruz.
Dinlenilen konular oldukça vahim olmalı ki, Fransa’da neredeyse olağanüstü hal ilan edildi. Belki Fransa ABD tarafından dinlenmeye değer bulunduğu için bu işi büyütmeyi tercih etmiş de olabilir; ama daha çok telaşın içerikle ilgili olduğu anlaşılıyor.
Esas Sarkozy dinlenmiş
Kabul etmek gerekir ki söz konusu tarihler Chirac’ın son, Hollande’ın da ilk zamanlarına karşılık geliyor. Buna göre ABD’nin esasen Sarkozy’yi dinlediği belgeler ifşa ediliyor.
Sarkozy, cumhurbaşkanı seçildikten sonra ABD’ye gidip Amerikalıların kendilerini Almanlardan kurtardığı için teşekkür eden, Fransa’yı NATO’nun askeri kanadına döndüren en ABD müttefiki gözüken lider olmuştu. Hem bu kadar ABD yanlısı olup hem bu kadar dinlenen bir lider, muhtemelen yeterince güvenilir bir müttefik olarak görülmediğini ima ediyor.
ABD’nin Sarkozy’ye güvenmemesi için epeyce sebep var aslında. Wikileaks belgelerinin belki bir anlamda “şantaj” malzemesi olarak tutup yayınlamadığı dinlemelerin içinde Sarkozy’nin yaptığı bazı telefon görüşmeleri vardır. Emin olmak zor ama eğer bu görüşmelerde telefonun öbür ucunda Kaddafi vardıysa mesela, içerik bayağı önemli hale gelebilir.
ABD, Fransa cumhurbaşkanlarının kendisine verdiği sözlere rağmen arkadan ne işler çevrildiğini takip etmiş. Bu çerçevede özellikle Sarkozy’nin Merkel ve Kaddafi ile ilişkisinin mercek altına alınmış olduğu ileri sürülebilir. Bugün dinleme olayı deşifre edildiğine göre, mercek altına alınan konular pek de Fransa’nın ABD’ye verdiği taahhütlerle uyumlu değilmiş.
Ters tepebilir
Fransa telaşlanmakta haklı; belli ki açık oynanmayan bir oyun kurmaya kalkmış. Ancak bu süreçte ABD’nin hedefindeki oyuncunun Fransa olduğunu düşünmek yanıltıcı olur. ABD esas olarak Fransa-Almanya ilişkisini izlemiş; dolayısıyla hedefindeki ülke Almanya olmuş.
Bununla birlikte, meselenin başka bir boyutu daha var. Fransız halkı, cumhurbaşkanlarının ABD tarafından dinlenmiş olmasına çok kızarlar ve doğrusu Sarkozy’yi de mağdur olmuş kişi gibi algılayabilirler. Bu durumda yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Aşırı sağcı Le Pen ile Sarkozy’nin ikinci tura kalmaları ve Sarkozy’nin de aradan sıyrılıp yeniden cumhurbaşkanı seçilmesi mümkün olabilir. Yani ABD’ye kızan Fransızlar yeniden Sarko’yu başa getirebilirler.
Hakkında belge ifşa edilen ülkeleri ve olayları arka arkaya sıraladığımızda, ortaya çıkan tablo Obama yönetiminin uygulamaya çalıştığı politikaların sabote edilebileceğine işaret ediyor. Cumhuriyetçilerin seçim yarış taktiği bu mudur, yoksa ülkelere sırayla şantaj mı yapılmaktadır ileride görülecek. Bakalım sırada hangi ülke var?