Washington
Yıllar sonra ilk kez bir Türkiye Başbakanı, Amerika Birleşik Devletleri’ne PKK gündemi olmaksızın geliyor. PKK ile mücadelede ABD’nin desteğini almak amaçlı gezilerin ardından ilk kez bu sorunu kendi iradesiyle çözmeyi başaran bir ülke olmanın özgüveni bütün temalara yansıyor. Üzerine bir de ekonomide krizlere karşı korunaklı ve büyüyen bir grafik yakalamış olmanın farkı var...
Ancak, bu kez de yine kan ve şiddet temalı bir başka mesele var gündemde; Suriye...
Başbakan Erdoğan, ABD Başkanı Obama’ya uzun uzun Suriye’yi anlattı; statükonun neden sürdürülemez olduğunu izah etti. Bu yüzdendir ki ABD Başkanı, bu konuda şimdiye kadar ifade ettiği en ileri sözleri Beyaz Saray’ın meşhur basın toplantısı mekanı olan Rose Garden’da (Gül Bahçesi) yağmur altında dile getirdi: “Çözüm Esad’ın gitmesidir. Ne kadar kısa sürede giderse o kadar iyidir. Bunun için muhaliflere desteği artıracağız ve birlikte çalışacağız...”
ABD Başkanı Türkiye’nin duymak istediği sözleri söyledi; söylerken de kendisine yol haritası çizdi. Muhaliflere destek sözü bu konuda çalışan bütün ülkelerin işine yarayacak bir referanstır... Buna ilaveten hem Erdoğan hem de Obama bu sorun konusunda tam mutabakat içinde olduklarını ilan etti.
Türkiye’nin önem seviyesi yükseldi
Suriye meselesi insanlığın gözü önünde büyük bir dram olarak büyüyüp gitmekle beraber bugünden yarına çözülebilecek kadar kolay bir vak’a değildir. Dün bir kez daha bunu gördük. Obama, perspektifini genişletiyor ama kendini tümüyle bağlayacak bir söz de sarfetmiyor. Sık sık Rusya’yı ima ederek “Uluslararası toplumun hareket geçirilmesi”nden bahsediyor ve hatta tek başına ABD’nin askeri müdahalesinin çözüm olmayacağını da eklemeyi ihmal etmiyor.
Sabahki görüşmeden sonra heyetten bazı isimlerle konuşma imkanım oldu. Onlar da, Suriye meselesinde gelinen noktanın önemli ve tahmin edici olduğunu ama etkili sonuç almak için biraz daha zaman geçmesi gerektiğini söylüyorlar.
Öte yandan Erdoğan da dünü “Tarihi bir gün ve tarihi bir milat” olarak tanımlarken haklıydı çünkü, Türkiye’nin Suriye sorunundaki rolü dün bir seviye daha yükseldi ve “olmazsa olmaz” bir kesinlik kazandı. Suriye’deki rejim devrilecekse bu Ankara’nın göstereceği enerji sayesinde mümkün olabilecek. Enerji demek bir yandan ABD’yi motive ederken bir yandan da dün gelinen seviyeyi sahaya yansıtmak demek.
Dün, önemli ve uzun bir gündü... Sabah iki liderin heyetlerle görüşmesi, ardından Başkan yardımcısı ve Dışişleri Bakanı’yla bir araya gelmek ve akşam da biz bu yazıyı yazdıktan sonra özel yemekte buluşma... Başbakan Erdoğan, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ve MİT Müşteşarı Hakan Fidan’la; Obama, Kerry ve güvenlik danışmanı. Kritik bir kadro... Başkan ve ekibi için enteresan bilgilerin masaya geleceğini biliyoruz.
Gazze itirazı masaya gelmedi
Seyahat öncesinde Obama’nın, Erdoğan’ı Gazze’ye gitmemesi için ikna edeceğine dair beklentisi olanlar için de dünkü görüşme hayal kırıklığı yaratmış olmalı. Böyle bir itiraz gelmediği gibi, Obama, Türkiye Başbakanı’nın Gazze’ye giderek iki tarafı da uzlaştıracak; yani El Fetih ve Hamas’ı aynı masada oturtacak girişimde bulunacak olmasından dolayı memnuniyetini ifade etti. Beklentilerin aksine bir nevi Hamas da akredite edilmiş oldu.
Nitekim Erdoğan ziyaretinin Haziran ayında gerçekleşeceğini ve sadece Gazze’ye değil, Batı Şeria’ya da gitmeyi planladığını bir kez Beyaz Saray’ın bahçesinde duyurma imkanını buldu.