Başkan Erdoğan “ABD’ye gitsin gitmesin” diye uzun zamandır tartışma konusu oldu. Oysa Başkan Erdoğan her zaman diyalog kapılarının açık olmasından yana olduğunu her aşamada gösteriyordu.
Milli menfaatler ve beka konusunda ise tereddütsüz tüm konulara “Türkiye nasıl başarılı olur” sorusuna cevap arayarak bakış açısı geliştirdi.
ABD içindeki müesses nizamla Trump arasındaki savaşa rağmen, Amerikan sosyolojisi stratejilerini ve içerideki kavgayı da hesaba katarak, hep doğru hamle yaptı. Nihayetinde Türkiye Başkanı, Türkiye’nin kazanması için doğru yol ve doğru hamle yapmaktan mesuldür. “Türkiye tarihinin bu kadar zor ve bu kadar zorluklara rağmen başarı kazanan dönemi olmamıştır” dersek hiç abartmış olmuyoruz.
Yeni düzen kurgusu kavgasında, sadece iki taraftan değil, çeşitli küçüklü büyüklü momentumları da dikkate alırsak, Türkiye bu kadar başarı dönemi yaşamamıştır. Evet, bu kadar badirelere ve saldırılara rağmen!
Trump müesses nizamla savaş halinde! O sebeptendir ki; ekibinde durmadan danışman veya önemli görevdeki adamlarını değiştirmekte. Neden mi? Müesses nizama direnenle, onun zorbalığına takat getiremeyenler arasında seçim yapmak zorundadır. Başkan Erdoğan’ın Amerika ziyaretinin böyle bir “Amerikan gerçeği” çerçevesinde gerçekleşmesini de ayrıca yorumlamak lazım. Bu ziyaret dostun da, düşmanın da gündeminde oldu. Türkiye içindeki bazıları, bu başarıyı görmezden gelse de, gelinen noktayı doğru okumak zorundayız. Bu kadar derin yaraların, sisli ve çetin dönemde, bu kadar net başarı elde etmenin, şimdiye kadarki süreçlerde hiç bir örneği bulunmamaktadır!
Kısacası haftalar önce Rusların “Erdoğan nasıl başarıyor” sorusuna yanıt vermek düz mantıkla mümkün değildir. Ruslar, “Erdoğan’ın söylediklerinin bir kısmını Rusya söylemiş olsaydı savaş çıkardı” diyor. Elbette Amerikan Başkanının itirafları, Moskova’dan da tıpkı Türkiye içindeki kıskanç sesler gibi seslerin çıkmasına sebep olmadı değil!
Almanya, Fransa ve İsrail’in nasıl bir çığlıkla manşetler attığını takip ettiğimizde ve yorumlara baktığımızda, Türkiye’nin ve özellikle şahsen Erdoğan’ın, nasıl derin oyunların bozulmasına sebep olduğunu görebiliyoruz.
Türkiye’nin; Rusya ve ABD arasındaki denge oluşumu ve kurgulama kabiliyeti, derin uçurumların önüne geçmememizi sağladı. Özellikle bu ziyaretin gerçekleşmesi, her noktası başarı olmasa bile, Trump’ın jestleri ve senatörleri ile nizam kurma çabası, başlı başına elimizi güçlendiren durum olduğunu görmemiz şarttır.
Rusya ile ilişkiler, Suriye özelindeki tutumumuzun geleceği adına bu ziyaret önemli başarının göstergesi oldu.
Bunun keyfini ve memnunluğunu yaşamaktan da kendimizi mahrum etmeyelim. Bu kadar karanlık zaman diliminde, başarımızın sevincini yaşamaktan korkmayalım. Her şey düzeldi mi? Daha sorun yok mu? Kimse böyle bir şey iddia etmiyor! “Suriye’de her maddede anlaştık” diye bir durum söz konusu değil. Rusya açısından da aynı durum olduğunu unutmamak lazım. Lakin geldiğimiz noktanın, madde başlıklı başardığımız durumların da kıymetini bilelim. Erdoğan’ın bu başarısını “siyasi mağlubiyet” olarak okuyan siyasilerin de kendisine çekidüzen vermesi şarttır. Erdoğan sadece kendisi adına başarmıyor. Erdoğan ciddi devlet aklı üreten ekibi ile birlikte başarıyor. Ve Erdoğan başardıkça veya Erdoğan’a bu nasip oldukça, Türkiye gündeme “zafer kazanmış” olarak oturuyor. Acaba burası anlaşılmıyor mu?