Bir takım düşünün ki; rakibine karşı arka arkaya 7 gollük pozisyon bulsun da, topların hiçbirine adam gibi vuracak gücü olmasın. Hani buna vurmak değil, iteklediler bile denemez. Pozisyonlar arka arkaya patlak verip, bu denli çaresiz kalmak karşısında ağzımız açık kaldı. Hatta Nani’nin gol olan vuruşu bile, şut değil topa temastı. Ama o anda kaleciyi kontrpiyede bırakmak için, yapılması gereken bir hareketti. Topa yavaş vurulması gereken bu gibi anlar da var... Ama senin, ayağına gelmiş her fırsatı; topu itekliyerek heba etmeye hakkın yok. Her topa adam gibi vuracaksın, vurmasını bileceksin. Aksi takdirde gücün yok demektir.
Molde, kaleyi bulan ilk şutunda o kadar etkiliydi ki, kalecimiz zorlukla çelebildi. Adamlar bize nasıl şut çekilmesi gerektiği dersini verdi. Gerçi onları öne geçiren ilk gol, tartışmalı penaltıyla geldi. Evet, Ozan rakibini koluyla itti ama, Molde’li futbolcu abartılı bir şekilde kendini yere atınca, hakemi avladı. Karar elbette ağırdı, ancak o bölgede öyle riskli hareketler yapılmaz. Fener ilk yarıda sahasından ağır çıktı. Sürekli yan paslarla sokulup zaman kaybettiği için, Norveç savunması rahat kademe oluşturdu. Buna rağmen fırsatlar bulduk ama, vuruştaki zaaflarımız yüzünden acemice görüntüler sergiledik. Molde ise, az ama öz işler yapıyordu. Orta ne zaman, nasıl ve hangi şiddette yapılırın dersini verirlerken, bizimkilerin ortası rakibe tosluyordu.
Uluslararası şöhrette futbolcularının olması bir avantajdır ama; futbolun en basit kurallarını uygulamada çaresiz kalırsan, 40 yaşında kaptanı olan Molde bile gelir, yıldızlarının kırpıntılarını sahada toplar. Transfer ettiğinden beri yüzüne bakmadığın Brezilyalı kaleciyi, sistem ve disiplin üstüne futbol oynayan adamların önüne pat diye çıkarırsan, Fabiano’yu böyle rezil ederler. “Agresif bir takım yaratacağım” dediği futbolcularına bir türlü tempo kazandıramayan bir hoca, kafa ütülüyor demektir. Bu acı skor, idman fermanı hükmündedir.