Domuz gribine bağlı ölümler artıyor, tedavide kimyasal ilaç seçenekleri sınırlı kalıyor. Bitkilere başvurmak en doğrusu. Bu dönemde sık sık yeşil çay, ada çayı, ıhlamur içmeli. Laden, mürver ve Güney Afrika sardunyası da virüslerle mücadelede son derece etkili.
Bu hafta basında domuz gribi olarak adlandırılan H1N1 tipi inflüenza A virüs vakalarına bağlı bazı ölümlere ilişkin haberler yer alıyordu. Aslında, domuz gribi virüsü, 1918 yılında “İspanyol gribi” olarak kimi kayıtlara göre 20 milyon, kimi kayıtlarda ise 100 milyon kişinin hayatını kaybettiği virüsün soyundan geliyor. Son olarak 2009’da yol açtığı salgında dünyada 8 bin 300 kadar kişinin yaşamını yitirdiği bildiriliyor. Yani, aradan geçen yüzyıllık süreçte bu virüsle mücadelede hala tam bir başarı sağlayamamışız.
Virüs enfeksiyonlarıyla mücadelede ilk akla gelen seçenek grip aşısı uygulanması ancak sınırlı bir koruma sağlayabiliyor. Bunun başlıca nedeni aşının hazırlanış stratejisi gereği virüs tipinin bir önceki yıl yaygın salgın etkeni olan virüsler arasından seçilmiş olması ve dolayısıyla uygulandığı dönemde bu virüsün ne derecede yaygın salgına yol açacağının bilinmemesi. Ayrıca virüsün bu süreçte uğradığı mutasyonlar ve uygulamanın yeterince hızla ve kapsamlı bir şekilde uygulanamaması gibi olumsuz etkenler söz konusu. Ancak yine de yüksek risk grubu hastalarda (ileri yaşta, diyabetli, kardiyovasküler hastalıklar vd.) risklerin bir dereceye kadar azaltılması amacıyla, koruyucu olarak uygulanması öneriliyor.
Etkisini kaybediyor
Virüslere karşı kimyasal ilaç seçenekleri ise sınırlı. Çok eski bir ilaç olan amantadin, virüsün hücre içine girmesini engelleyebiliyor. Ancak çeşitli zararlı etkilerinin yanı sıra bu ilaca karşı kolaylıkla dirençli virüsler gelişebilmesi nedeniyle artık tercih edilmiyor. Yeni bir ilaç grubu ise oseltamivir gibi nöraminidaz inhibitörleri. Etkisini inflüenza virüsünün enfekte olan hücreden diğerlerine yayılmasını önleyerek gösteriyor. Ama maalesef bu ilaç da artık leblebi gibi hekimler tarafından reçetelenmeye başlandı. Nitekim bu ilaçlara karşı da dirençli virüs suşlarının ortaya çıktığı bildiriliyor. Yani bu gidişle antibiyotikler gibi bu ilaçlar da yakın bir süreçte etkisiz kalacak.
Ne varsa yine doğada var! Bilimsel araştırmalar bitkilerde bulunan, özellikle bazı polifenolik yapıdaki (basit fenoller, fenolik asitler, flavonoitler, prosiyanidinler) ve aromatik bileşiklerin doğrudan virüsler üzerinde etki göstererek ya da dolaylı olarak bağışıklık sistemini uyararak etkili olabildiğini ortaya koyuyor. Özellikle polifenolik bileşiklerin virüsler üzerindeki etkilerinin yanı sıra yapısal özellikleri nedeniyle iltihap giderici, oksidatif hasarı giderici ve bakteri enfeksiyonlarına karşı etkilerinin de bulunması üst solunum yolu enfeksiyonlarına (ÜSYE) karşı mücadele ve tedavisinde geniş kapsamda etkili olabilmektedir. Bitkisel ürünlerin diğer en önemli avantajı ise bitkisel bileşenlere karşı virüs ve bakterilerin direnç geliştirememesi.
İlk iki gün çok önemli
Domuz gribi, kuş gribi ya da bir başkası bu hastalığa karşı nasıl mücadele etmeliyiz? En önemli husus virüs çoğalmadan, hücre içine girmeden onu engelleyebilmek. Toplu yerlerde çok bulunuyorsanız önleminizi almalısınız. İlk iki gün çok önemli. İnflüenza virüsüne karşı mücadelede ağız ve burun ilk savaşın gerçekleştiği yerler. Buralarda virüsü geri püskürtmemiz gerekiyor. Bu konuda bitkiler bize geniş olanaklar sağlayabiliyor.
Laden (Cistus sp)
Bu bitkiler üzerinde çok sayıda yayımlanmış bilimsel çalışmamız bulunuyor; ülser tedavisi, iltihap giderici, ağrı kesici, kan şekerini düşürücü ve virüs öldürücü. Şimdilerde pembe çiçekli laden (Cistus incanus) bitkisi popüler. İçindeki polimerik polifenoller virüsün çoğalmasını, bakterilerin gelişimini engelliyor.
Mürver (Sambucus nigra)
Üzerinde çeşitli araştırmalar yürüttüğümüz bitkilerden biri. Bitkinin yapraklarının ülser tedavisi, iltihap giderici, ağrı kesici, yara iyileştirici etkileri konusunda bilimsel araştırmalarımız var. Mürver meyvelerindeki antosiyanin tipi bileşikler yine son yıllarda inflüenza virüsüne karşı etkisiyle popüler oldu.
Güney Afrika sardunyası
İnflüenza virüsüne karşı savaşta yardımcı olan bir diğer bitkisel ürün ise Güney Afrika sardunyası (Pelargonium sideoides). Ürünün damla şeklinde kullanılmasının etkili olacağını düşünüyorum. Bilinçsiz tüketmeyin, zira bu şekilde tüketilen bitkisel ürünlerin yarardan ziyade zarar verebileceğini de unutmamız gerekir.
Balkabağı yiyerek hastalıklara savaş açın
Havaların soğumasıyla beraber hastalıklar da kendini göstermeye başlıyor. Hastalıklardan korunmak içinse doğru bir beslenme planı uygulamak gerekiyor. Anadolu Sağlık Merkezi Mutlu Diyet Kliniği’nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Ece Köprülü, kış aylarında beslenme planının doğru yapılarak pek çok hastalığa karşı korunmanın mümkün olduğunu söylüyor.
C vitamininin kış aylarında bağışıklığı kuvvetlendirmede önemli olduğunu hatırlatan Köprülü, bu dönemde antioksidan yani hücre yenileyici özelliği bulunan meyve ve sebzelerin tüketilmesi gerektiğini belirterek “Antioksidan, sebzelerden balkabağı, brokoli, kırmızı tatlı biber, mantar, domates ve ıspanakta, meyvelerden portakal, mandalina, greyfurt, kamkat, limon ve narda yoğunlukla bulunur. Bu meyve ve sebzeler içerdikleri E vitamini, kalsiyum ve magnezyum gibi önemli minerallerle de vücutta enfeksiyonu önleyip bağışıklığı güçlendirmeye yardımcı olur” diyor.
Balık ve salata tüketimine özen gösterin
Kış aylarında balık tüketiminin de çok önemli olduğunu ifade eden Ece Köprülü “Balıklar bu mevsimde daha çok yağlanır, bu da Omega-3 yağ asidinden zengin oldukları anlamına gelir. Haftada bir-iki kez yenilecek somon, uskumru, palamut, sardalye gibi balıklar içerdikleri Omega-3 ile vücutta enflamasyonu önleyip var olan mikroplarla da savaşır” diye konuşuyor.
Şekersiz için ya da gerçek bal ilave edin
Bitki çaylarını bu dönemde daha sık olarak tüketmeliyiz. Yeşil çay, ada çayı, ıhlamur bu konuda en önemli yardımcılarımız. Gerek hastalıktan korunmak ve gerekse tedavi sürecinde bu çayları şekersiz olarak gerçek bal ilave ederek sıklıkla tüketin. Ayrıca yeşil çay veya ada çayıyla yoğun derişimli (yüzde 5-10) çay hazırlayıp onunla gargara yapın. Yapılan araştırmalarda yeşil çayın içindeki kateşinlerin (epigallo kateşin gallat vd.) virüsün çoğalmasını engellediği gösterilmiş. Ada çayı içerisindeki sineol ise fırsatçı bakterilerin gelişimini engelliyor. Bu husus önemli, çünkü soğuk algınlığı enfeksiyonlarından ölümlerin çoğu virüsün zayıflattığı bağışıklık sistemi nedeniyle bakteri enfeksiyonlarına bağlı olarak gerçekleşiyor.