Memleketimizde her dönemin moda olan kelimeleri vardır. Bir zamanlar da “verimlilik” böyle bir kelimeydi. Maymuncuk gibi her duruma uyardı. Her işimiz “verimli” olsa kötü mü olur yani...
Verimlik kelimesini her durumda kullanan bir müdür varmış. Ülkemizin beyaz eşya üreten firmalarının birinde yetkili bir isim olan müdür bey “Aman verimli olsun, etmeyin verimlikten uzaklaşmayalım” diyerek her cümlesini verimliliğe bağlarmış.
Mühendisler arasından muzip olan çok çıkar. Zeki tipler olduklarından ve zekanın bir getirisi de nüktedan olmak olduğundan mühendislerle aşık atmak zordur.
O nüktedan mühendislerden biri de bu fabrikadaymış. Müdür beyin sürekli “verimlilik” demesinden usanmış herkes ama yapacak bir şey yok diyerek mecburen müdür beyi dinler görünürlermiş.
Bizim mühendis bir hinlik düşünmüş ve bir toplantıda el kaldırıp söz almış. Ve konuşmuş tane tane: “Sayın müdürüm kıymetli arkadaşlar bizim binamız yeni ve son teknoloji olmasına rağmen bir verim kaybı yaşanıyor. Şöyle izah edeyim; malum bizim binamızın yemekhanesine ekmekler eşek marifetiyle geliyor. Ekmekler eşeğin sırtından asansöre alınıyor. Asansör sonra yemekhaneye geçerken başka bir kaba alınıyor. İşte bu sırada vakit kaybı oluyor verimlilik zarar görüyor.”
Müdür saf saf sormuş: “Ne yapmak lâzım gelir?”
“Müdürüm eşeği direkt asansöre alalım olsun bitsin. Sonra mutfak katına ulaşan eşeğin sırtından hemence alırız ekmekleri” demiş mühendis.
Aklı yetik olanlar bu işte bir hainlik sezmişlerse de müdür beye bir ders olsun diye ses etmemişler. Müdür bey verimlilik düşünmekten kör olduğundan “tamam” demiş ve kabul etmiş eşeğin asansöre alınmasını.
Ertesi gün uygulama başlamış. Eşeği güç bela asansöre tıkmışlar. Önden biri çekiyor arkadan beşi itiyor derken eşek asansöre sığmış. Basmışlar düğmeye yemekhane katına çıkacaklar. Asansör hareket edince eşek başlamış tepinmeye. Ama nasıl bir tepinme. Zaten daracık bir yer. Üstüne eşek ürkmüş. Üçüncü kata çıkana kadar asansördekiler perişan olmuşlar. Hayvan hiç sakinleşmemiş. Asansördekilerin karnına, böbreğine, bödeleğine basmış tekmeyi.
Asansörün üçüncü kata çıkması sanki bin yıl sürmüş. El kadar yerde eşekle imtihan olanlar bu fikri verenin gıyabında çok laflar etmişler. Sonunda asansör gelmiş üçüncü kata durmuş. Eşek fırlamış kaçmış. İçindekiler “huf” deyip yığılmış kalmışlar. Eşek sırtında ekmekler epeyce dolaşmış mutfak katında.
Sonra bu işi akıl eden mühendis karnını tutarak epey gülmüş bu rezilliğe. Eşeğin duracağı yok mutfak katını talan ediyor. Nasıl yapalım da eşeği dışarı çıkaralım demişler. Bu rezilliği çıkaran mühendise sormuşlar o işin içinden sıyrılmış. “Ben eşeği nasıl çıkaracağınızı söyledim nasıl indireceğinizi de siz bulun” deyip sıvışmış.
Önce eşeği yakalamak lâzım. Ne kadar boş adam varsa çağırıp yaklaşık yirmi kişilik bir kurtarma timi oluşturmuşlar. Kan ter içinde kalsalar da sonunda eşeğin yularından biri tutmuş, semerinden bir başkası derken eşek hizaya gelmiş. Bu arada yaşanan rezilliği “verimlilik” delisi olan müdür de seyrediyormuş. Kendi saflığına acı acı gülerek.
Eşek yakalanmış ama aşağıya nasıl inecek. Hemen oracıkta tüm mühendisler toplanıp bir meşveret etmişler. Bu eşek yukarıya çıkarken hepimizi perişan etti bir daha asansöre binmesi mümkün değil diyerek karar almışlar. Mühendisler halka halinde başlarında müdür beyle beraber çare ararken aşçı usul usul kalabalığı yarmış. “Eha pöha” diye boğazını temizleyip demiş ki eşeği sakinleştirelim sonra bir sedyeye yatıralım eşek arada bir kalkmak isterse sedyenin etrafında yirmi kişi olsun. Sedye ile usul usul ürkütmeden dışarı çıkaralım. Herkes müdür beye bakmış. Bu arada aşçı da lafı gediğine koymuş. “Bu usul pek verimlidir müdür bey” herkes gülmüş. Müdür bey bozulmuş ama çaresiz olduklarından aşçının dediği gibi yapıp eşeği yirmi kişinin çektiği sedye ile bina dışına almışlar da herkes derin bir oh çekmiş... Gerçek bir olaydan ilham alarak ve bazı dramatik unsurlar ekleyerek anlattığımız bu hikâyecik bize göstersin ki bir işi tadında bırakalım ve bir laf ile her şeyi açıklamaya çalışmayalım vesselam. Bu haftalık da bu kadar olsun kalın sağlıcakla.