İtalyanların Beşiktaş’a yaptığını, Beşiktaş Antalya’ya yaptı... Yani Napoli kontrolsüz bin şekilde nasıl yüklendiyse; siyah-beyazlılar da, aynı savruk baskıyla rakibinin üstüne çullandı. Ama kontrataklarla daha tehlikeli ataklar bulan konuk takımdı...
Beşiktaş, zamanla bu tavrının zararlı yanlarını kavrayınca; gözü dönmüş bir şekilde atağa kalkmak sevdasından çark etti.
Hızını/temposunu/hırsını nihayet kendi kontrolü altına aldı. Ataklarına yeterli kıvamda sığukkanlılık ve koordine becerisi yerleşti. Bu süreç Aboubakar’ın inanılmaz güzel golüyle çabuk taçlandı ama; Tosiç’in gol öncesi çift dalışla gerçekleştirdiği açık faul girişimi, o pozisyonun kırılma noktasıydı. Gol, Barış Şimşek’in hediyesi olarak elbette kayıtlara geçmeyecek ama; sahada ilahi adalet arayanlar, sert itirazlarının bedelini kırmızı kartla ödediler. Sonuca kesin etki, budur işte...
***
Şenol hocanın takım kurgusu, sinemanın bilim kurgusu gibi; olmayacak şeyleri olur hale getiriyor. Kim, niçin takımda ya da takımda değil; belli değil... Ama olumlu sonuç alınınca;, kadroyla puzzle oynama hevesi, “Hocanın bir bildiği var” durumuna geliyor.
Neyse, asıl konumuz o değil. Maça bakalım... Hakem tarafından beline kazma vurulan Antalya; ikinci yarıya biraz küsmüş, biraz inancını yitirmiş, ağır hasarlı olarak çıktı. Tosiç, boş kalan kaleyi tutturamayınca; daha ilk anda ikinci golü de yiyeceklerdi. Zamanla bu bıkkın havayı üzerlerinden atar gibi oldular. Ama bu normale dönüş süreci, uzun sürmedi. Çünkü Talisca umutlarını ve maçı bitirdi...
Beşiktaş, huzura kavuştu.