Şaban kardeşimiz diyor ki, “Toplumda sürüklenen savrulan bir sürü lider var. Türkiye kendi düşüncesini topluma kabul ettiren, toplumu ikna eden, kitleri peşinden sürükleyen demokratik bir lider arıyor.”
Esasında çok da yanlış değil...
Bizim toplum, umumiyetle, kendi düşüncesini topluma kabul ettiren, kitleleri peşinden sürükleyen liderlerin etrafında kenetleniyor. Siyaset, biraz da böyle şekilleniyor.
Fakat liderlik, “kendinden zuhur” yöntemiyle oluşmuyor.
Lideri biraz da “sosyoloji” belirliyor ya da çıkarıyor.
Kendinden zuhur yöntemiyle olmuyor...
Şaban kardeşimiz kim? Önce onu tanıyalım:
Kendisi, CHP’nin yan kolu olan Halk TV’nin genel müdürüdür. Dünya beyefendisi bir adamdır, her düşünceye açık bir profil çizmektedir ama kamera görünce coşmakta, “ifrit bir CHP militanı” kesilmektedir.
Niye böyle olmaktadır? Kendisi çözsün...
Şaban Sevinç’ten söz ediyorum.
Buyuruyor ki Şaban, “Türkiye kitleri peşinden sürükleyen demokratik bir lider arıyor. Meral Akşener’in kuracağı partiyi bu nedenle çok önemsiyorum. Doğru kadro ve doğru siyaset ile partileştiği takdirde AKP'yi de Tayyip Erdoğan'ı da ilk seçimde devireceklerine inanıyorum.”
Şaban kardeşimiz, demek ki, CHP’den umudunu kesti; Erdoğan’ı ve AK Parti’yi devirecek potansiyeli “doğru siyaset” temennisiyle gaz verdiği Akşener’in “toparlayıcı” liderliğinde arıyor.
Olur...
MİT TIR’ları kumpasıyla, Gezi’siyle, 17/25 Aralık’ıyla, 15 Temmuz’uyla Erdoğan’ı devirmek için gösterdikleri çabanın binde birini seçim kazanmaya harcasalardı, hem Erdoğan’dan kurtulmuş, hem de partilerini iktidara getirmiş olurlardı. Demek ki acı çekmekten hoşlanıyorlar.
Şaban kardeşimiz, Halk TV’nin FETÖ destekçisi olduğu iddialarına çok bozuluyor.
Öyle ki, bu satırların yazarına küfretmişliği bile vardır.
FETÖ’yle arasına mesafe koyduğunu göstermek için adeta çırpınan bu kardeşimiz, “toparlayıcı liderlik” vehmettiği Akşener’in ilişkilerinden, söylemlerinden, kadrosundan, özellikle kadrosunun iltisakından nedense hiç rahatsız olmuyor.
Neden acaba?
Meral Akşener’in hukuk danışmanlarından biri FETÖ operasyonu kapsamında tutuklanmıştı.
Bu danışmanın ismi, Nuri Polat...
Samanyolu TVterör örgütünün yayın organı olduğu gerekçesiyle Digitürk, kablolu TV, Tivibu ve Türksat platformlarından çıkarıldığında, bizim Nuri Polat coşmuş, Fethullah Gülen’in “gülen” bir fotoğrafı eşliğinde şöyle bir paylaşımda bulunmuştu: “Digitürk'ten, kablolu TV'den, Tivibu'dan, Türksat'tan attınız, herkül sitesini engellediniz. Ama izlememize engel olamadınız...”
Bu paylaşım Nuri Polat’ı FETÖ’cü yapar mı?
Hem de FETÖ’cünün dibi yapar.
Sadece danışmanlarında değil, Meral Akşener’in kendisi de sıkıntılar var...
Bir beyanatında: “FETÖ’cü değilim ama olsaydım bundan gurur duyardım” cümlesini kaçırmıştı ağzından.
Bir başka beyanatında da, “15 Temmuz’dan sonra her şeyin iyi olacağını” söylemişti. Çünkü 15 Temmuz’dan sonra Başbakan olacakmış...
Niye 15 Temmuz’dan sonra?
Ne vardı ki 15 Temmuz’da?
Hadi diyelim ki 15 Temmuz’da (erken seçim kararıyla) sandığa gidilecekti ve seçimi de Akşener’in başında bulunduğu parti kazanacaktı... Kendisi de Başbakan olacaktı...
Peki, bize ne vaat ediyordu?
Dahası, ülkeyi nasıl yönetecekti?
Kendisi söylesin: “Ülkeyi yurtta sulh, cihanda sulh esasına göre yöneteceğiz...”
Hatırlatmak gerekir mi, bilmem? Akşener’in işaret ettiği tarihte (yani 15 Temmuz’da) seçim yapılmadı.
Darbe oldu.
Darbeci komitenin ilk ismi “Yurtta Sulh Konseyi” idi...
Şaban kardeşimiz, “elinde yetki olsa bütün FETÖ’cü polisleri salıvereceğini” söyleyen bu hanımefendinin “toparlayıcı” liderliğiyle mi Erdoğan’ı devirecek?
Niye dolambaçlı yolları seçiyorlar ki?
Doğrudan, “Biz FETÖ’cüyüz ama CHP maskesiyle dolaşıyoruz” deseler daha dürüst, daha namuslu bir tavır sergilemiş olmazlar mı?