71. Venedik Film Festivali bu yıl keşifleriyle öne çıktı. Sinema dünyası “Sivas” ile Kaan Müjdeci’yi, “Court” (Mahkeme) ile Chaitanya Tamhane’yi, “Theeb” (Kurt) ile Naji Abu Nowar’ı, No One’s Child (Hiçkimsenin Çocuğu) ile Vuk Rsumoviç’i keşfetti. İlk uzun metrajlı filmlerine imza atan bu genç yönetmenler kazandıkları ödüllerle sinema dünyasının ilgisini üzerlerinde topladı.
Bu filmler daha proje aşamasındayken dikkat çekti. Hepsi önemli uluslararası fonlardan destek aldı. Amiyane deyişle göstere göstere geldiler bu aşamaya! Elde ettikleri başarı rastlantı değil... Rastlantısal olan “Court” dışındakilerin kahramanının birer oğlan çocuğu olması! Daha ilginç olan bu çocuklarla hayvanların ve şiddetin ilişkisi!
“Sivas”ın adı Aslan olan kahramanı bir dövüş sonrası ölüme terk edilen Sivas Kangal cinsi köpeği sahiplenir, ona bakar ve ama yetişkinler tarafından dövüştürülmesine, bu sayede kendisinin de ağabeyinin de itibar kazanması için göz yumar... Sınıf arkadaşına aşık bu oğlan çocuğunun büyüdükçe masumiyetini ve sevgisini yitirmesini, köyünün diğer erkekleri gibi zamanla şiddeti kanıksamasını anlatıyor “Sivas”. Altın Aslan adayları arasında yer alan bu film Jüri Özel Ödülü’nü alarak birçok önemli yönetmenin yeni eserini geride bıraktı!
Ürdünlü Naji Abu Nowar, son derece olgun bir mizansenle kotardığı “Theeb” ile Orizzonti / Ufuklar bölümünün En İyi Yönetmen Ödülünü hak etti. Film adını, kahramanından alıyor. Theeb kurt demek ve filmin içeriğiyle de doğrudan bağlantılı. 1. Dünya Savaşı öncesi, Hicaz demiryolu nedeniyle Osmanlı’ya karşı tepkili, İngilizler tarafından da manipüle edilen Bedevi kabilelerin çölün zorlu koşullarında sürdürdükleri geleneksel yaşam tarzlarından bir kesiti, western türünde bir macera fonunda sunuyor. Bir İngiliz ve Arap mihmandarına rehberlik eden ağabeyinin peşinde ölümle burun buruna gelen küçük Theeb, sağ kalabilmek için çok hızlı olgunlaşıyor.
Sırp yönetmen Vuk Rsumoviç ise tam savaş arifesinde geçen, gerçek bir olaydan esinlendiği öyküyü Yugoslavya bölünürken yaşanan şiddet patlamasıyla ilişkilendiriyor. Bosna’da ormanda bulunan, kurtların büyüttüğü bir çocuğun Belgrad’a götürülmesini konu alan film bu yüzden “No One’s Child” (Hiçkimsenin Çocuğu) adını taşıyor. İnsanlara alışıp konuşmayı öğrenen ve Haris adı verilen çocuk savaş patlak verince Bosna’ya, orada da cepheye gönderiliyor... Film onun ilk kez iradesini kullanmasına odaklanıyor.
Hem Opere Prime / İlk Filmler bölümü jürisi tarafından Geleceğin Aslanı seçilen hem Orizzonti / Ufuklar bölümü En İyi Film Ödülü’nü kazanan “Court” ilk gösteriminden itibaren sinema dünyasında bir dalgalanma yarattı. Biçim içerik örtüşmesini mükemmel tutturan ve kendine özgü yapısıyla bir sistemi ve toplumu, bir mahkeme sürecinde analiz etmeyi başaran, ince ayrıntıları da ihmal etmeden baştan sonra son derece tutarlı bir dille meramını anlatan bir film “Court”.
Filme sahne olan mahkeme bir protest ozanın isyankar şarkısıyla bir lağım temizlikçisini intihara sürüklediği iddiasına dayanıyor. Hindistan’da kolonyalist dönemden kalan yasalarla siyasi baskıların bileşimi olan bir adalet sistemini sanığı, avukatı, savcısı, polisi, tanığıyla irdeliyor. Her bir karakteri ait olduğu kast, kökenleri, sosyal çevreleri, siyasi eğilimleriyle dört başı mamur biçimde tanımlıyor. Filmin senaryosu, sinematografisi, kurgusu da yönetmenin yetkinliğini kanıtlıyor. Bir ilk filmden beklenemeyecek kadar üstün bir başarı sağlıyor “Court”.
Bu filmler şimdi dünya turlarını atmaya başladı. Dört yönetmen de gelecekte kendilerinden çok şey beklenen isimler olarak not edildi.