Arabistan'da reformlar, kadınlar üzerinden hızla devam ediyor. Kadınlar ilk defa araba kullanma hakkına kavuştular, stadyumlara tek başına gitme hakları verildi, pasaportu ile tek başına seyahat etme özgürlüğü getirildi ve başlarını açarak kamuoyunda gezebiliyorlar artık. Yine ilk defa Dünya Kadın Güzellik Yarışmasına Arabistanlı bir hatun da katıldı. Hatta Yoga, spor bakanlığının desteğiyle kadın ve erkek birlikte halkın yaşadığı parklarda yapılıyor, teşvik ediliyor.
Arabistan'da yürüyen kültürel açılımlar, büyük ölçüde kadın öznesi üzerinden yürüyor. Ancak büyük müzik salonlarında kadın ve erkeklerin beraberliği, yeni şans oyun mekânlarının açılması, yabancı şarkıcıların katılımıyla festivallerin düzenlenmesi ve sinema salonlarının açılması çok geniş bir kültürel değişim içine girildiğini gösteriyor. Konformizm, sıkı Müslümanlık hayatının zahit sosyolojisini alt üst ediyor. Vehhabilik, yeniden ABD ve Avrupa tarzı konformizmle yaşamaya yöneliyor. Büyük binalar, büyük arabalar, otobanlar, çölün yeşillendirilmesi hamleleriyle süren kalkınmanın kültürsüz devam etmesi mümkün değil. Bütün kalkınmalara kültür eşitlik etmek zorunda.
Vehhabiliğin en büyük zaafı kültürel mirasa sahip olmaması. Çünkü din anlayışı itibarı ile başta tasavvuf olmak üzere neredeyse bütün İslam kültürüne bidat ve hurafe diyerek ret etmiş. Dinin en temel esası olan tevhidi, bu temel üzerine kurmuş, buna göre yorumlamış. Maddi kalkınma ve kültürel yoksunluk arasında doğan büyük boşluk şimdi doldurulmaya çalışılıyor. İslam kültür ve mirasını hem ret ettiği hem de yeniden üretemediği için kolay yoldan Batıdan (özellikle ABD) ithale yöneliyor.
Giyim, eğlence, sinema, mimari, müzik, yemek yeme alanlarında hızlı bir ithalata girişiliyor. Batıdan şarkıcılar festivallere katılmak ve konserler vermek için sıra bekliyorlar. Eminim onlar bile şaşırıyorlardır. Çünkü Batı kültüründen bu kadar yalıtık ve şeriatla yönetilen bu Ortadoğu ülkesi nasıl bu kadar farklı tutumlara yöneliyor?
İslam dünyasında belki de en zor ve en garip modernleşme burada yaşanıyor. Vehhabi modernleşmesi diyebiliriz buna. Bir hayli geç kalmış bir modernleşme. Kalkınma konusunda büyük atılımlar içinde bulunulurken kültürel olarak tamamen Batı taklitçiliğine yöneliyor. Bir anda en radikal şekilde bambaşka beğenilere, eğlencelere ve yaşam tarzlarına atlıyor. Bu açıdan Türk modernleşmesinin tek parti dönemine benziyor. Fakat cumhuriyet, Osmanlının sarayından ve bürokrasisinden gelen büyük bir modernlik tecrübesini devralmıştı.
Arabistan'da süren bu Vehhabi modernleşmesinin "kültürsüzlüğü", en çirkin ve en biçimsiz şekilde başkent Riyad'da sergilenen bir sahnede ortaya çıkıyor: Konserlerdeki şarkıcı ve dansçıların, Kabe'nin dijital görüntüsü önünde performans sergilemeleri.
Nilüfer Göle, Türk modernleşmesi için "akortsuz modernlik" ve "zayıf tarihsellik" kavramlarını kullanıyor. Aslında geç kalmış Vehhabi modernleşmesinde, tarihsellik tamamen yok. İslam kültür hafızası yok edilmiş. Müslümanlık hafızasından yoksun bu bilinçten de Kâbe gibi Müslümanların en kutsal mabedi imgesel saldırıya ve yıkıma uğruyor. Kabe, anlamsal açıdan suikasta uğruyor.
Kâbe, baltalar ve füzelerle yıkılmıyor. Fiziki bir müdahale yok. Bunun yerine dijital yöntemlerle imgesel saldırıya uğruyor. Kâbe muhayyilesi dağıtılıyor. Onunla ilgili anlamlar ters yüz ediliyor. Çıplaklık, kadın, dans, cinsellik etrafında üretilen eylemlerin içine taşınıyor. Bunun parçasına dönüştürülüyor. Mahrem, kutsal, büyük, saygın gibi anlamları büyü bozumuna uğruyor. Kâbe'nin Müslümanlardaki anlamı, Amerikan popüler eğlence kültürü ile imha ediliyor. Fütursuzluk, değersizlik, utanmazlık...
Vehhabilik, ruhaniyetten yoksun bir din anlayışı. Bu nedenle sadece konformizmle rahat ilişki kurmuyor, aynı zaman da kutsal olana karşı da lakayt, saygısız ve anlamsız tutumlara kolaylıkla kayabiliyor. Bugün süren Arabistan sekülerleşmesi de bunu yansıtıyor.