Geleneği bozmaya hiç niyetim yok, her yılın bu döneminde paylaştığım yazıyı yine köşeme koyuyorum ufak tefek değişikliklerle. Geçtiğimiz Pazar Vedat Okyar’ın 5. ölüm yıldönümüydü. Salı günü Yusuf Tunaoğlu’nu, dün de Cenk Koray’ı yitirişimizin üzerinden tam 14 yıl geçmiş oldu. Bugün yönetici Şan Ökten’e vedamız 27 yılını dolduruyor. Yarın da ‘Optik’ Mehmet Işıklar’ın 7. ölüm yıldönümü. Ne kara bir takvim Beşiktaş için.
73-74 sezonunun başlarında, henüz 7 yaşındayken, ilk kez izleme fırsatını buldum Vedat Okyar’ı. 76’ya kadar epeyce maçını izlemişimdir. Yusuf’u 75-76’da, Beşiktaş’taki son sezonunda yalnızca 2 kez görebildim sahada. Ama 66 ve 67’nin şampiyonlukları o kadar çok anlatılmış, o kadar çok Yusuf öyküsü dinlemiştim ki onu sahada görmek baş dönmesine benzer bir şeydi.
“Maradona’dan daha iyiydin be Yusuf!” demekten yorulmadım bugüne kadar. Yarın da aynı şeyi söylerim. Benim çocukluk kahramanlarım Yusuf’la George Best’tir. Cruyff’laBeckenbauerarkadan gelir. Futbolun bu iki bıçkın çocuğu aynı yıl, 46’da doğdular. 60’lı yılların bütün sıradışılığını üstlerinde taşıdılar. Uslanmadılar. Tutunamadılar. Eskilerin deyişiyle, top cambazıydı ikisi de. İnsana futbolu sevdiren oyunculardı. Böyleleri, tıpkı Maradona gibi, kendilerine de çalım atmadan duramaz. Kuzey İrlandalı George Best de fazla bekletmedi Yusuf’u, 2005’te çekip gitti aramızdan. Bugün Belfast’ta yatıyor.
Yusuf’un George Best’le buluşturduğum “asi ruhu” iyiydi ya, Beşiktaşlı olmanın bütün inceliklerini üzerinde toplayan kişi de Vedat Okyar’dı. Yorumculuğu bile bir başka güzeldi. Üzerine titrerdi futbolcu kardeşlerinin. “Senin temiz yüreğinle, Beşiktaş aşkınla yarışılır mı be Vedat Kaptan!” demekten de alıkoyamıyorum kendimi. Özledik, özlüyoruz ikinizi de.
Bu sezon Oğuzhan’ı Yusuf, Necip’i Vedat Kaptan niyetine izleyeceğim. Uykumda George Best’le Yusuf’u Belfast’ta bir araya getireceğim. Belfast’tan Şeref Bey’e uzanan bir yol düşleyeceğim. Basın Sözcüsü Cenk Koray mikrofonlara uzanacak, Şan Ökten oturduğu yerden doğrulacak, tribünlerde Optik’in gölgesi dolaşacak, herkes bir ağız başlayacak:
“Yağmurlu bir günde görmüştüm seni, üstünde çubuklu formaların vardı...” Ölümle yaşamı ayıran çizgide Vedat’ın pasına Yusuf voleyi çakacak!