1 Kasım öncesi ‘seçim güvenliği’ne ilişkin birtakım iddialar üzerine “Türkiye’nin yenilenmesine gerek duyulmayacak şekilde seçim yapabildiğini” vurgulamış; bu iddiaların ‘endişe’yi aşarak ‘demokratik seçimlere güveni sarsmak’ amacıyla kullanılmasına itiraz etmiştim.
Hatırlayabildiğim iddialar şunlar:
- “Seçim günü trafolara kediler girecek, elektrikler kesilecek, karanlıkta zarf ve pusulalar AKP lehine değiştirilecek ya da fazladan mühür basılarak geçersiz sayılacak!
- “Sandığa giden AKP’li olmayan seçmene oy kullandırtılmayacak, onun yerine AKP’ye oy yazılacak!”
- “Sandık başkanları müşahitleri sandık başına almayacak, oylar yine AKP’ye yazılacak!”
- “Sandıklar Seçim Kurulu’na götürülürken yolda oylar değiştirilecek!”
- “Tutanaklara sahte imzalar atılarak oylar toplu olarak yine AKP’ye atılacak!”
- “AKP seçime katılımın artmasını istemiyor, artarsa oylar AKP’ye gitmeyecek!”
- “Islak imzalı tutanaklar müşahitlere verilmeyecek!”
- “Seçmenler baskıyla AKP’ye oy vermeye zorlanacak, vermeyeceği anlaşılırsa onlara geçersiz sayılması için fazla veya eksik mühürlü zarf ve pusulalar verilecek!”
- “Seçmen kayıtlarına müdahale edilecek, sahte oy pusulası, zarf ve mühür basılacak!”
- “Görevli polisler birden fazla seçmenin yerine oy kullanacak!”
- “Suriyeli sığınmacılara oy kullandırılacak!”
Koca koca politikacılar, adının önünde ‘prof’ yazan siyaset bilimciler, kerameti kendinden menkul ‘kanaat önderi’ yorumcular ve maalesef kimi gazeteciler bunları günlerce söyledi, yazdı...
Seçimlere ‘sivil gözlemci’ olma iddiasındaki Oy ve Ötesi Derneği bu süreçte çok kullanışlıydı. 7 Haziran seçimleriyle ilgili raporlarında ‘sorun yok’ demelerine rağmen, “seçimde oy hırsızlığı olacak ki bu dernek var” algısı yaratmak için kullanıldı.
1 Kasım’dan önce Oy ve Ötesi’nin misyonunu prensip olarak doğru bulduğumu, 7 Haziran sonrası raporlarında da ‘seçimde gölge yok’ dediklerini; ancak buna rağmen hala onlar üzerinden ‘demokratik seçimlere güvensizlik gölgesi düşürme’ propagandası yapıldığını yazdım.
Oy ve Ötesi gönüllülerinden bir kısmı -yazıyı nasıl okudularsa- ‘karalıyorum’ sandı, kızdı; AK Parti taraftarlarının bir kısmı da ‘bu manipülasyon aracını mı destekliyorsun’ diye öfkelendi!
Bunlara gerek yok.
Sonuca bakalım.
YSK Başkanı Sadi Güven, 1 Kasım kesin seçim sonuçlarını açıkladı ve iddiaların zırva oldukları da kesinleşti: “Herhangi bir sandık alanında ‘elektrik kesintisi’ gerekçesiyle itiraz yapılmadı. Sandık sonuçları SEÇSİS aracılığıyla seçime giren 16 partiye ve seçime girmeyen partilerden isteyenlere anında iletildi. Partilerin bilişim uzmanları seçim gecesi SEÇSİS merkezine davet edildi, sonuçları bizzat takip ettiler. YSK, ‘ıslak imzalı’ sandık sonuçlarını internetten seçmenlere açtı.”
Oy ve Ötesi de farklı bir şey demiyor: “1 Kasım seçimlerinde 60 bini aşkın gönüllümüzle sandık başında yer aldık. 139 bin 725 sandıktan 195 bin 606 tutanağı sonuçlarla karşılaştırdık. 48 milyon oydan 10 bine yakınında (yüzde 0.02) uyuşmazlık tespit ettik. Bu oran seçim sonucunu etkilemez, ayrıca 7 Haziran seçiminden daha az.”
7 Haziran raporunu da hatırlayalım: “Seçim gününün gerek yasal ve bilişim altyapısının kurgulanmasında, gerekse bu derece karmaşık bir organizasyonun seçim gününde neredeyse sorunsuz yönetilmesinde örnek teşkil edecek bir başarıya imza atan ülkemizin seçim gününün ötesindeki konularda da siyasi partilere ve adaylara daha özgür ve adil bir seçim ortamı sağlamak adına gerekli adımları atacağına inanıyoruz.”
Biz de...
Gelecek seçimler, bir gereklilik olmazsa 4 yıl sonra, 2019’da yapılacak.
O seçimden önce de ‘oy hırsızlığı yapılacak’ tezviratı yapan olursa, -bulabilirseniz- ‘yüzlerine’ vurursunuz...
Bir de;
Sonuçları “Seçmen korkudan AKP’ye oy verdi” diye yorumlayan siyasetçiler var.
Velev ki korktu, neden sizin partinize sarılmadı?
Hadi iğne batırmıyorsunuz, bari bir çimdik atın kendinize.
Kendi adıma, “Bu muhalefet iktidar partisini zorlar” diye yazabilmeyi özledim.