“Paralel Örgüt” operasyon nedeniyle gözaltına alınan polislere destek olmak için İstanbul Adliyesi’ne gelen İstanbul Bağımsız Milletvekili Hakan Şükür sorguların yapıldığı odayı basmış! Nasıl yapabilmiş bunu? Futbolda kazandığı becerisiyle mi? Attığı goller sonucuyla mı? Hayır! Halkın vekili kimliğini kullanarak. Peki kim onu “halkın vekili” yapmış? AK Parti’den istifa ettiği gün dediği gibi “halk” mı? Halk mı gitmiş Bağımsız Aday Hakan Şükür’e oy vermiş?! Hayır. Tayyip Bey’in kendisine duyduğu sevgi ve muhabbetten yararlanmış. Onun desteğini, defalarca evini ziyaret ederek, sofrasında kendisine sür-git yer bularak sağlamayı başarmış ve seçimlerde AK Parti listesinden milletvekili adayı olup TBMM’ye girmiş! Zamanında kendisi de futbol oynayan Başbakanın, topçulara zaafından yararlanmayı pek güzel başarmış doğrusu! TBMM’ye girer girmez de milletin işleriyle uğraşmak yerine futbol yorumculuğuna başlamış!
AK Parti milletvekilliği paralel yapının ortaya çıkarılması ve devletin kararlı bir biçimde bu yapının üstüne gitmesi sonucu sona ermiş Hakan’ın. O saat AK Parti’den istifa etmiş; tabi futbol yorumculuğundan da. Hakan’a o günlerde neden partisinden istifa edildiği sorulduğunda, “Beni millet seçti, parti değil!” gibisinden verdiği akıllara ziyan yanıt Türk siyasi tarihine bir dip not olarak düşülmüştür elbet. Seçimlere AK Parti adayı değil de bağımsız olarak katılsaydı kazanabilir miydi? Bu soruya cevap dahi verilmez!
Hakan emniyetteki paralel örgüt operasyonu başladığında gözaltına alınan polislerle ilgili destek tweet’leri atmış, bir zamanlar yere göğe sığdıramadığı Başbakanı ağır bir dille, dolaylı da olsa, eleştirmiş “zalimin zulmünden” söz etmeye başlamıştı. Arada bir uğradığı TBMM’deki masasında iPad’iyle sürekli futbol oynayan, bir kez olsun kürsüye teşrif etmeyen, twitter’dan Başbakan ve AK Parti’yle ilgili hakaret sınırlarını zorlayan tweet’ler atmanın dışında pek de bir işi olmadığı izlenimini uyandıran bu emekli futbolcunun, tek kişilik adliye baskını sonrasında kameralara yüksek fikir ve duygularını açıkladığı sırada bir vatandaşın söyledikleri, Hakan’ın nereden nereye yuvarlandığının en belirgin göstergesidir: “Neresini çekiyorsunuz bu darbecinin? Ne yüzle çıkıyorsunuz halkın önüne? Erdoğan’ın sayesinde adam oldunuz be!”
Hakan, emniyette paralel bir yapılanma olmadığını haykırıyor günlerdir. Yıllardır yazan, çizen, bu millete inançtan, haysiyetten, onurdan söz eden nice insan, son kalelerinden biri olan emniyet düşünce ve yeniden, ayırım gözetmeksizin, salt Türk milletinin hizmetine girince akıllara ziyan bir telaşa kapıldı ve topa çok iyi vurmanın ötesinde pek de başarısı olmayan Hakan Şükür’ü öne sürerek milletin kafasını karıştırmayı amaçladı besbelli. Hakan’ın cansiperane savunduğu ve uğrunda önünde diz vurup boyun kırdığı Başbakan’a hakaretler yağdırmasına neden olan ve bugün tutuklanan bu emniyetçilerden birinin 16 Aralık 2013 tarihli bir telefon konuşmasına göz atalım şimdi. Telefon, operasyonun düğmesine basılan ilin emniyet müdürüne geliyor. Telefondaki ses lafı hiç eveleyip gevelemiyor: “YARIN SABAH TC BAŞBAKANI TARİHE KARIŞACAK. YARGI VE POLİS GEREKLİ BÜTÜN HAZIRLIKLARI YAPTI.... TÜRKİYE’DE BİR DEVİR KAPANDI. SEN DİRENSEN DE BU OPERASYON YAPILACAK!” Emniyet müdürü karşı çıkınca da kızıyla ilgili şantaj kasetlerinden söz ediliyor ve biran önce kaçması öneriliyor!!
Bu konuşmadan 11 saat sonra operasyon başlıyor, Halkbank Genel Müdürü’nden bakan çocuklarına kadar kişiler gözaltına alınıyor. O gün İstanbul Emniyet Müdürüne 17 saat boyunca kimse ulaşamıyor. Vali her yerde müdür beyi arıyorsa da bulamıyor bir türlü! Başbakan hemen duruma el koyuyor, İstanbul Emniyet Müdürü görevden alınıyor. Peki Tayyip Bey’i nasıl devireceklerdi? Efendim dört bakanla ilgili fezlekeler 17 Aralık operasyonu başlamadan hazırlanmıştı. Fezlekeler TBMM’ye gönderilecek, Başbakan, bakanları görevden alıp partiden ihraç edecekti. Bu bakanlardan kimileri harcandıklarını düşünerek, “Ben talimatı başbakandan aldım” diyecekti; Erdoğan Bayraktar’ın yaptığı gibi! Bu kez yeni bir fezleke Tayyip Bey için hazırlanacak TBMM’ye gönderilecekti. Ancak Başbakan kuru gürültüye pabuç bırakmadı; duruşunu hiç bozmadı. Ve yarım akıllıların hazırladığı, kaset ve video destekli uyduruk darbe girişimi engellendi. Şimdi bunları tezgahlayanlar hesap veriyorlar, Başbakana kelepçe vurmayı düşleyebilenlerin kendi bileklerine kelepçe vuruluyor ve bu tezgahtarların adamı adliye basmaya kalkışıyor, Tayyip Bey’in armağanı milletvekillik kimliğinin arkasına saklanarak. Nereden nereye be Hakan!! (Süleyman Özışık Bey’e teşekkürlerimle)