Osmanlı İmparatorluğu’nun son partisidir Halk Fırkası. Cumhuriyetin ilk partisi değil. Hemen sövmeye başlamayın; Halk Fırkası’nın kuruluş tarihi 9 Eylül 1923’tür; Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te kurulduğuna göre, gerisini siz hesaplayın!
Onun için “Cumhuriyetin ilk siyasi partisiyiz” diye ortada salınan Kılıçdaroğlu Kemal Bey yanılmaktadır; birçok konuda yanıldığınca. En önemli Kurultayı 1935’te Cumhuriyet Halk Partisi adını almış; Recep Peker de tüzüğüne “Kemalizm” sözcüğünü yazmıştır. Aynı Recep Peker, Faşist İtalya ziyareti sonrasında, “TBMM’nin üzerinde bir Faşist Konsey kurulmalı; memleket hakkında mühim kanunları tasvib ve tatbik etme selahiyeti (yetkisi) bu Kurula verilmeli” yazısını yazmış, Başbakan İsmet İnönü bunu imzalayarak Mustafa Kemal’e sunmuş. Bunu okur okumaz Mustafa Kemal, İnönü’yü görevden alarak yerine Celal Bayar’ı atamış.
Çok partili dönemde bir türlü iktidara gelemeyen parti darbelere alkış tutmuşsa da 12 Eylül sonrası kapatılmış, daha sonra 69. yıldönümü olan 9 Eylül 1992’de yeniden açılmış. Dünyada bir bankanın kurucu hisselerine sahip tek siyasi partidir.
Varlığı süresince siyasi yelpazenin bir ucundan diğerine koşup durmuştur. İnönü’nün önderliğinde faşizmin en katısından ne olduğu tanımlayamadığı “ortanın soluna” gitmiş, oradan da bir türlü anlayamadığından uygulayamadığı “sosyal demokrasiye” kaymıştır. Kürt kardeşlerimizi Dersim’de bire kırmış, yerinden yurdundan etmiş, binlercesini öldürtüp önderlerini ipe çekmiş sonra da kendini Kürtlerin en büyük koruyucusu ilan etmiştir büyük bir pişkinlikle. Kürtler de yemiştir bunu tabi! Sonraki yıllarda, kurulduğundan bu yana dinsel inaçların ülkeyi geri bıraktırdığını öne süren CHP, çarşaflı hanımlara partinin rozetini takma işine soyunacak, “hayrola?” diye soranlara “biz yeni CHP’yiz” diyerek halkı kucaklamaya koşacak ama halk “yandım Allah!” diyerek tabana kuvvet kaçacaktır. Neyse.
Kuruluşunun 87. yıl dönümünde darbe tezgahını bu kez parti içinde uygulayarak genel başkanını istifaya mecbur edip yerine Kılıçdaroğlu Kemal Bey’i oturtmuştur ki ondan sonra tepetaklak gitmesi hepten hızlanmıştır. Rahmetli Kemal Tahir, “kandille arasan bulamazsın bunca düzenbazlığı Osmanlı’nın 600 yıllık tarihinde,” diye tanımlamıştır CHP’yi, tek parti iktidarı döneminde yıllarca hapislerde süründükten sonra.
Bu günkü Genel Başkanı Muhterem Kılıçdaroğlu Kemal Bey ve tayfası gerçekten Türkiye’de de dünyada da olan biteni anlayamama konusunda uzmanlaşmıştır. ABD-Rusya arasında kimyasal silahların denetlenmesi konusunda “bu bir umuttur, bununla Suriye’de kardeşlerin birbirini öldürmesi son bulur..” demiştir! Sanki ABD-Rusya anlaşması topu, tüfeği, uçağı helikopteri de yasaklamıştır Suriye’de! Bu yüzlerce örnekten sonuncusudur sadece.
Her neyse, doksanıncı kuruluş yıl dönümünde var olan kadrosu ve önderiyle gelecek seçimlerde gene yüzde yirmilerde turlayacağını nihayet kestirince Kılıçdaroğlu Kemal Bey, üç kez partiden ihraç edilen Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül Bey’in İstanbul’u Ak Partiden koparıp alacağına, danışmanlarının fişteklemesiyle de olsa inanmış. Ve önceki gün Türk Değişim Hareketi’nin önderi Mutafa Sarıgül Bey, yüzlerce arabanın eşliğinde, İstanbul’un ilçelerini ziyeret etmiş, CHP Genel Başkan Yardımcılarından milletvekillerine, yerel yöneticilerine kadar herkesce alkış kıyamet karşılanmıştır. CHP’lilerin önceki gün sergilediği tabloya tarafsız bir gözle baktığınız zaman Mustafa Sarıgül Bey CHP’ye katılmıyor, 90’lık dede CHP, 57’lik evladı Mustafa Sarıgül Bey’e “katılıyor.” Açık konuşmak gerekirse, CHP’nin değil Sarıgül’e kimseye verebileceği hiç birşeyi yok. Ya Mustafa Sarıgül Beyin CHP’ye verebileceği birşey var mı? Hep birlikte göreceğiz, eğer son dakikada CHP Ali Cengiz oyunlarından birini daha sahnelemez, Mustafa Sarıgül Beyi saf dışı etmezse tabi!