Geçen hafta vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal beklentilerine ilişkin ‘gerçekçi’ çözüm önerilerimizi ele almaya başlamıştık. Bu bugün de yazımızda ‘Tarımda yaşanan sıkıntılar’ ve ‘Vergi’ ile devam edeceğiz.
Tarım kredilerinde tekel kalkmalı
Ülkemizde AK Parti hükümetleri döneminde tarımı destekleyecek çok sayıda uygulama yapılmasına rağmen bazı ilave düzenlemeler yapılması gerektiği görülmektedir.
Tarımda sübvansiyonlu tarım kredilerinin sadece Ziraat Bankası tarafından verilmesi çiftçiyi zor durumda bırakıyor. Mümkünse hizmet kalitesinin yükselmesi için ya tüm bankalara açılması yada en azın Ziraat Bankası’na ilave olarak bir özel ve bir kamu bankası daha sübvansiyonlu tarım kredilerini verebilmelidir. Ayrıca katılım bankalarının da bu kredileri kullandırması sağlanmalıdır. Böylece sübvansiyonlu kredilerin rekabete açılması sağlanmalı ve tüm bankalar sübvansiyonlu tarım kredilerini kullandırabilmelidir.
Ziraat Bankası’nın uygulamada çiftçinin aldığı kredinin 1,5 katı oranında teminat istemesi ve ipotek verilen gayrimenkullerin değerlerinin ekspertiz şirketlerince çeşitli nedenlerle düşük gösterilmesi suretiyle çiftçiler mağdur edilmektedir. Çiftçinin aldığı kredinin 1,5 katı oranında teminat istenmesi uygulamasından vazgeçilmelidir. Çiftçilerden alınan komisyon ve masraflar kaldırılmalıdır.
Özellikle gerçek değerlerinin daha sağlıklı tespiti için Ekspertizler hem gerçek değerleri bilen ve hem de bölgeyi en iyi tanıyan ziraat odalarına yaptırılmalıdır. Böylece çok daha cüzi ücretlerle değerleme yapılmış olacaktır.
Tarımda teşvikler artmalı
Çiftçilere sağlanan gübre ve mazot desteği gerçek tüketimler esas alınarak ciddi şekilde artırılmalıdır. Tarımdaki destek ve yatırım teşviklerindeki bürokrasi azaltılmalıdır. Desteklerin çok önceden belirlenerek duyurulması ve her yıl aynı dönemde gecikmeden verilmesi sağlanmalıdır. Böylece çiftçiler hangi dönemde hangi ödemeyi alacağını bileceklerinden planlı bir şekilde üretim ve yatırım yapabileceklerdir.
Tarımsal mekanizasyonu sağlayacak düzenlemelere öncelik verilmelidir.
Jeopolitik konumu nedeniyle meyve üretiminde ciddi avantajları olan Türkiye’de meyveciliğin geliştirilmesi için çiftçi ve üreticiye destek verilmelidir.
İl/İlçe Tarım Müdürlüklerinin çiftçiye destek olmak için Ziraat Odalarıyla birlikte sahada yoğun bir destek ve danışmanlık hizmeti vermesi sağlanmalıdır. Sulama kanallarının yenilenmesi ve mevcut su kaynaklarının uygun şekilde kullanılmasının sağlanmalıdır.
Arazi toplulaştırılması teşvik edilmeli
Ülkemizdeki en önemli konulardan birisi olan arazi
bütünleştirilmesini sağlayacak komşu tarla alımlarında kullandırılan sübvansiyonlu arazi kredilerindeki (komşu parsel) 500.000 TL tutarlı üst limit artırılmalı ve komşu parsel alımları ile arazi toplulaştırılmasındaki sorunlar giderilmelidir. Mevcut durumda yeter arazi şartı sağlanmadığı için komşu parsel satışı yapılması için tüm arazilerin satışı istenmektedir. Bu çözülerek komşu parsele veya 500 metre yakınındaki arazi sahiplerine satışlarda hiçbir koşul aranmaksızın satış imkanı sağlanmalıdır.
Arazi toplulaştırılmasını teşvik için toplulaştırma yapılması halinde harç ve diğer vergiler/döner sermaye ödentileri alınmadan ve sübvansiyonlu kredilerle arazi toplulaştırılması sağlanmalıdır.
Tarımda iş kazalarının önüne geçilmeli, istihdam kayıt altına alınmalı
Mevsimlik gezici tarım işçisi olarak çalışmak amacıyla, bulundukları illerden diğer illere aileleri ile birlikte giden işçilerin bu süreçte ulaşım, barınma, eğitim, sağlık, güvenlik, sosyal çevreyle ilişkiler, çalışma ve sosyal güvenlik bakımından mevcut sorunlarının tespiti gibi özel durumlarından kaynaklanan gereksinimlerini karşılayacak hukuki düzenlemeler yasalarda bulunmamaktadır. Bununla ilgili yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Her ne kadar mevsimlik tarım işçileri dolaylı olarak da olsa İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında olsa da, bu anlamda fiili uygulamanın zorluğu dikkate alınarak farklı yöntemler kullanılmalıdır. Özellikle tarım işlerindeki istihdamın kayıt altına alınarak, tarım işçileri için özel düzenlemelerin yapılması, gelir vergisinden muaf tutulması, SGK primi işveren payının İşsizlik Sigortası Fonu veya Hazine tarafından karşılanması fayda sağlayacaktır.
Sigortalılık öncesine doğum borçlanması olmalı
Mevcut uygulamada, sigorta öncesi doğumlara borçlanma hakkı verilmemektedir. Erkekler Sigorta öncesi askerlik hizmetini borçlanarak, daha erken emekli olabilmekte, ancak kadınlara ise doğum borçlanması için bu hak tanınmamaktadır.
Bu uygulamanın değiştirilerek, kadınlara da ilk sigortalı olmasından önce doğum yapmaları halinde; borçlanmaya ve dolayısıyla ilk sigortalılık tarihinin doğum tarihine çekilmesi gerekmektedir. Yüzbinlerce kadın sigortalıyı ilgilendiren bu husus; hem kadınlarımızın daha erken emekli olmasını hem de eşitsizliğin giderilmesini sağlayacaktır.
Bağ-Kur sigortalılığı 01.10.2008 öncesine yürümeli
Bağ-Kur sigortalısı olması gerekmesine rağmen, 1.10.2008’den önce Bağ-Kur kayıt ve tescilini yaptırmamış kişiler bu dönemlere ilişkin Bağ-Kur primi ödeyememektedir.
Diğer bir deyişle 01.10.2008’den öncesi döneme ilişkin Bağ-Kur sigortalılığını gerektiren vergi, oda ve sicil kayıtları olmasına rağmen Bağ-Kur kayıt ve tescili yaptırmamış kişilker en fazla 01.10.2008 tarihine kadar sigorta primlerini ödeyebilmekte, ancak bu tarihten geriye Bağ-Kur tescili yapılmamakta ve dolayısıyla da primleri ödenememektedir. Bu da önemli mağduriyetlere neden olmaktadır.
Geçmiş yıllarda kayıt ve tescili yapılmayan dönemlere ilişkin Bağ-Kur sigortalılığının 1.4.1982 tarihine kadar ödenebilmesi yönünde yasal bir düzenleme yapılması yüz binlerce kişinin mağduriyetini giderecektir. Böylece vergi ve ticaret sicil kayıtlarıyla geçmiş yıllardaki Bağ-Kur primi ödenemeyen sürelere ait sigorta primlerinin ödenebilmesine imkân tanınacaktır.
İdari para cezalarına itiraz kanalları geliştirilmelidir
Çalışma ve İş Kurumu, Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Maliye Bakanlığı vb. kamu kurumları tarafından uygulanan idari para cezalarına itiraz mekanizmalarında ciddi sorunlar yaşanıyor. Hem cezayı uygulayan ve hem de itirazları değerlendiren birimler aynı olduğundan çoğu kez vatandaş haklı dahi olsa itirazlar reddedilmektedir. Yine İş Kanunu ve İş-Kur mevzuatı uyarınca uygulanan idari para cezalarında itiraz hakkı dahi verilmeyerek doğrudan yargıya gönderilmektedir. Bu nedenle itiraz hakkı genişletilmeli ve ilgili birimlerin idari para cezası itiraz komisyonlarında Serbest Muhasebeci ve Mali Müşavir odalarından, Baro ve Ticaret Odalarından da temsilciler bulunmalıdır.
Mevcut düzende kamu kurumu, kendi uyguladığı idari para cezasına itirazı reddetmekte ve objektif bir değerlendirme yapamamaktadır. Bu durumda da idari para cezasına taraf gerçek/tüzel kişi tarafından yargı yoluna başvuruluyor ve yargı yükü artıyor.
İş Kanuna ilişkin idari para cezalarına itiraz müessesi kurulmalı ve işverenler direkt yargı yoluna itilmemelidir.
***
Önümüzdeki yazılarda vatandaşlarımızın ekonomik ve sosyal konulara yönelik beklenti ve önerileri açıklamaya devam edeceğiz.