Edirnekapı Şehitliği'ne vardığımda, sandım ki bir gül denizine düştüm. Şehadetin sonsuzluk olduğundan söz ederdi Akif Bey, onu şehitlerin içine ve çok sevdiği Mehmet Akif Ersoy'un kucağına yatırmıştık. Kader. Mehmet Akif de hem Milli şairdi hem de sürgün. Akif Emre de hem İslami düşünce dinamosu, hem "tek ve tenha".
Gül kokusu başımı döndürüyor. "Akif hocama mı geldiniz, sizi götüreyim mi yanına, nasılsınız, başınız mı döndü" diye soruyor talebelerinden birisi. Ege Üniversitesi'nde Uluslararası siyaset okuyormuş, Akif Emre için hocamız diyor. Delikanlının gözlerine bakıyorum gözleri nasıl da benziyor hocasına. Teselli ve Tecellidir onun talebeleri. Malezya'dan, Fransa'dan, Gazze'den, New York'tan, Diyarbakır'dan, Kayseri'den dönerken de hep talebeleriyle rastlaşmışımdır. Son iki yıldır Akif Emre'nin "Çizgisiz Defter" ve "İzler" adlı eserlerini ders olarak okuyoruz talebelerimizle. Dünya coğrafyalarında bölünmüşlüğü, çöküşü, unutkanlığı, tenhalığı, terk edilmişliği yaşayan İslam Alemi hakkında yeniden üretilecek ümmet bilinci için Akif Emre'nin kitapları yol haritası, rota hükmünde.
İsmi, onun kaderini ve yöntemini belirleyecek çapta iddialıydı. Milli Şairimiz Mehmet Akif'in İslamcı idealizmiyle Yunus Emre'nin Anadolu'yu kuran irfani dili, öyle zannediyorum ki çift başlı bir Selçuklu kartalı gibi hep başının üstündeydi... Ve Erciyes Dağı, fotoğraf sanatçısı Dursun Çiçek'in de onayladığı gibi, Akif Bey'in düşünce ve dirayetinde her zaman ilham ve temsil imkanı olmuştur... Dağ gibi sağlam bir inanç, yön ve duruş azmi onun karakter harcıydı.
Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliğinde okurken Milli Türk Talebe Birliği, Büyük Doğu çevresi ve Fatih Akıncıları, dönemin İslami gençlik hareketleri olarak Akif Emre'nin müdavimi olduğu muhitlerdir. Yakın arkadaşı Metin Yüksel şehit olur. Öğrenci olaylarında uğradığı bir saldırıyla hayati tehlike geçirir, bıçak kalbinin altına saplanmıştır. Nakşi Şeyhi Mehmet Zahit Kotku Efendi'nin irşad sohbetlerinde bulunur. Okuma aşkı ve yazma kabiliyeti onu her geçen yıl, hareketin düşünsel kısmına yönlendirmektedir. Dönemin gençlik lideri Mehmet Güney'e göre Akif Emre, 1980 darbesine kadar tirajı yüzbinleri aşan gençlik dergilerinin tamamında beyin kadrosundadır, kalemi ve gazetecilik kabiliyeti o günlerden parlaktır. Büyük Doğu ile başlayan kavrayış istikameti, Sezai Karakoç ve Cahit Zarifoğlu ile devam edecektir.
Üniversite sonrası Akif Emre için dünyaya açılan bir yol defteri hükmündedir. İlkinİslamabad ve Afganistan'da eğitim ve gazetecilik çalışmalarını tecrübe eder. Mücahitlerin genç öğretmenidir. Yoksulluğun, işgalin ve kimsesizliğin içinden istiklal ve onur mücadelesi veren İslam toplumlarının dertlerini yakınen müşahede eder. Filistin'den Filipinlere, Pasifik'ten Arakan, Patani, Keşmir'e kadar mazlum coğrafyaların izini sürer...
Afganistan sonrası bilahare İngiltere yılları başlar. Oxford'da hem akademik anlamda, hem uluslar arası gençlik muhitlerinde siyasi kültürel analizlerin yanı sıra, "İslam aleminin geleceği" ve "kapitalist sistem eleştirisi" üzerine yoğunlaşır. Afganistan'da olduğu gibi İngiltere'de de "MUALLİM"dir.
Doksanlarda Sırp zulmüne karşı verilen Bosna Mücadelesi, hayatının dönüm noktalarındandır. Aliya İzzetbegoviç ve mücadelesini dünyaya duyurur.Endülüs, Balkanlar ve Kırım onun üç kritik çıkış noktasıdır, fikir/hareket ocağıdır.
O, en umutsuz ve yenik anlarda dahi, gayretin, cehdin, adaletin, vicdan sahibi olmanın, paylaşmanın, dayanışmanın, sevginin, dostluğun değerini vurgular. Sabrı ve devamlılığı önemserdi. Dava adamı Kemal Ersözlüile birlikte kurdukları ve İslamcı düşünce galerisinin kalem ve fikir erbabıyla oluşturdukları yazma ve okuma çatısı ''varoluş bilinci'' ismini taşıyordu. Varoluş bilinci, sosyolojik anlamda İslamcı düşünceye has fikri inşa girişimi olmanın yanı sıra, adem/alem ilişkisindeki hakikatin, an'da güncellenmesi devinimine işaret eder.
Akif Emre; ''Sahte gerçeklikler'' çağında bağsız ve kopuk insanın, giderek insansız bir distopyayı işaret ettiğinden yakınır. Onun çözümü insandan ve insanlılıktan geçer, vicdan ve hukuk, adil paylaşım, insan onuru önemsediği kavramlardır.
Uluslararası haber analiz ajansı Haberiyat'taki vazifesi başında son nefesini verene kadar, elindeki dürbünle varılacak sahili arayan çocuk heyecanındadır... Annesi Şerife Teyzeyle leylaklar arasında vedalaştığı o seher vaktini resmetmiştim, çok beğenmişti. Allah'ın mağfireti ve çok sevdiği Resulünün şefaati kuşatsın...
Akif Emre için ‘leylak Denizi’