Ben bu kadar ne dediğini bilmeyenini görmedim... “Kurnaz” desem, hiç de öyle bir görüntü vermiyor... Kurnaz nitelemesinin peşine takacağımız sıfatlar da durumu açıklamaya yetmiyor: “Korkak”, “pısırık”, “maslahatçı”, “kaşı gözü oynayan adam...”
Hiçbiri değil...
Ne o halde?
Bir örgütün başında bulunuyorsunuz...
Herhangi bir örgüt değil bu. İcabında ilanla Başbakan düşürecek kadar etkin bir örgüt. Siyasete yön veren, ekonomi politikalarını belirleyen, Gümrük Birliği filan gibi hayati konularda reyine başvurulan ve ikna edilecek ilk adres olarak gösterilen bir örgüt... Gücünü sermayeden ve geleneksel statükodan aldığı için de, biraz şımarık bir örgüt.
Dahası, kollanan ve tahammül edilen bir örgüt...
Örgüt, hiç de üzerine vazife değilken ve irtibatlı addedilmezken, eğitim-öğretim işlerine el atar, İmam Hatip’lerin ne kadar da tehlikeli mecralar olduğunu söyler.
Sineye çekeriz...
Hükümetlere eğitim politikası dikte eder...
Sineye çekeriz.
Katsayının ne olacağına ve hangi meslek gruplarının yüksek öğrenim hakkından “yararlandırılmayacağına” karar verir.
Sineye çekeriz...
Darbelerin arkasında saf tutar...
Sineye çekeriz.
Bu kadar güçlü bir örgütün başındasınız ve ne dediğinizi bilmiyorsunuz.
İşin tuhaf tarafı, ne demediğiniz de bilmiyorsunuz.
TÜSİD Başkanı Haluk Dinçer’den söz ediyorum.
Bize tane tane anlatmak durumundasınız Haluk Bey... Paralel örgüt var mı, yok mu? Bu konudaki samimi inanışınızı öğrenmek istiyoruz. İlk beyanınızda, “Ortada paralel bir örgüt göremiyorum”demiştiniz. Bu açıklamanız, bir kısım gazeteler tarafından manşete çekildi ve “devlet içindeki gizli yapılanmanın” meşruiyet belgesi olarak sunuldu. Demek ki hâlâ meşrulaştırıcı bir güç vehmediyorlar sizde...
İlginçtir, bu açıklamayı yaptığınız gün, gazetelerde illegal dinleme haberleri geçit resmi yapıyordu ve mağdurlar büyük ölçüde kulübünüzün mümtaz üyeleriydi. Yani, sizin “göremiyorum” dediğiniz yapı, son derece görünür bir iş yapmış ve ülkenin önde gelen işadamlarını dinlemişti.
Birkaç gün sonra (tepki üzerine), “Ben paralel yapı yok demedim ki... Ortaya çıkarılmış paralel bir yapı göremiyorum dedim...” diyerek “çevir kazı” yaptınız...
İlginçtir, bu beyanınız da paralel çevreler tarafından, memnuniyetle karşılandı: “Bak, Haluk Dinçer bile ortaya çıkarılmış bir yapı göremediğini söylüyor. Olsaydı, ortaya çıkarılırdı. Demek ki paralel yapı iddiaları tamamıyla safsata...”
Ne söyleseniz memnun kalacağı aşikâr bu “yapı”ya ilişkin, hâlâ ciddi, akılda kalan, “eleştirel” diyebileceğimiz bir beyanınız yok...
Nihai olarak ne söylüyorsunuz?
Belli değil...
Bilakis, yaptığınız muğlak açıklamalarla “destekleyici” rol oynuyorsunuz.
Kimi muhatap alacağınız konusundaki tutumunuz da öyle... Muğlak!
Muhatabınızın Başbakan olduğunu söylemiştiniz...
Başbakan’ın tepkisi üzerine bir “çevir kazı” daha yaptınız ve “kurumsal muhatabınızın Başbakan olduğunu” söylediniz.
Bunu söylerken de, benzerler arasında kurulacak ilişkide TÜSİAD’a önemli bir rol atfettiniz.
TÜSİAD herhangi bir sivil toplum kuruluşudur beyefendi...
Bir ayrıcalığa sahip değildir...
Refik... Partner... Ortak... Biricik muhatap...
Hiçbiri değildir.
Kaldı ki, kurumsal muhatabınız halkın oylarıyla seçilmiş Cumhurbaşkanı olmayacak da, kim olacak?