Hafta sonu 3 milyondan fazla genç üniversite giriş sınavlarına girdi. Ebeveynler de bu yarışta maddi külfetlere girdiler ve müjdeli haberler bekliyorlar.
Çocuğunun kendisi gibi sıkıntı çekmeden rahat bir meslek sahibi olmasını isteyen veliler çoğunlukta çünkü geçmişte maddi imkansızlıklar yüzünden okuyamadığını iddia eden epeyce aile var.
Cumhuriyet, köylü çocukları için köy enstitüleri açmış ve kırsalda aydınlanmayı hedeflemişti. Oysa geç sanayileşme ve tarım alanlarındaki miras problemleri nüfusu kentlere doğru sürüklüyordu. Köylü çocukları için öğretmen okulları yahut sanat okulları vardı. Üniversite henüz bilinmeyen bir mektepti.
Türkiye'de nüfus kırdan kente doğru plansız ve hızlı aktı. 1970'lerde köyler boşalmaya başladı. İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa, Kayseri, Kocaeli, Samsun gibi kentlerin çevresinde öbeklenen ilk kuşaklar barınma ve geçim derdindeydi.
1980'lerde bu kitlelerin azimli çocukları için üniversite fırsatı doğdu. Üniversite sayısındaki artış çevredeki nüfusun merkezde toplanmasını sağlarken bir yandan da değerlerin merkeze taşınmasını sağladı.
12 Eylül döneminin tek olumlu adımı ülkemizin ilk vakıf üniversitesi olarak Bilkent'i doğurmasıdır. Merhum İhsan Doğramacı'nın YÖK Başkanlığı döneminde kurulan üniversiteyi 1990'larda birçok üniversitemiz takip etti.
Türkiye'de özel üniversite yasası ne yazık ki gündeme gelmedi. Dönemin siyasi atmosferi bu ihtiyacı 2547 ve 2809 sayılı kanunlara atıf yaparak Vakıf Yükseköğretim Kurumları yönetmeliği ile çözdü.
Oysa büyük şirketlerin ve ailelerin özel üniversite kurmalarında fayda vardı. Özel teşebbüse arazi temini ve vergi muafiyetleri sağlanarak öncelikli/stratejik alanlarda fakülte açmaları sağlanmalı. Türkiye özel üniversiteyi tartışmalı ve Türk üniversiteleri başka kıtalarda varlık göstermeli.
Devlet üniversitelerimizin hepsi mükemmel mi değil. Birçoğu genç ve fiziki koşullarını iyileştirmeye çalışan devlet üniversitelerimiz tamamen ücretsiz ve kendi çevresindeki üniversitelerle yarış halinde gelişmeye devam ediyor.
Vakıf üniversitelerimiz YÖK'ün belirlediği oranda burslu öğrenci almalarına rağmen birçok öğrenciden tam ücret veya yarım ücret alıyor.
Bazı vakıfların gerçekten bir üniversite kurduklarını bazı vakıfların ise eğitim ticareti yaptıklarını biliyoruz. Vakıf üniversitelerinin bazılarıyla gurur duyuyoruz bazılarından gelen haberlere ise üzülüyoruz.
Bu üniversiteleri eleştirirken iyileşmeleri, kaliteli birer eğitim kurumlarına dönüşmeleri en büyük arzumuz. Elbette gelecek 20 yıl içinde bazıları kalitesizlikten ve niteliksiz yönetim anlayışlarından dolayı kapanacaktır. Ülkenin ihtiyaçlarını öngören ve nitelikli insan kaynağına yatırım yapan üniversitelerimiz ise yüzyıllık kurumlar olarak geleceğe intikal edecektir.
Ülkemizde 75 vakıf üniversitesi var. Hepsi aynı maziye ve olanaklara sahip değil elbette. Kütüphanesi ve spor alanları olmayan üniversiteler var. Fiziki koşulları geçtik ihtiyacı olduğu halde araştırma görevlisi almayan, araştırma görevlilerinin yetişmesine engel olan gencecik bilim insanlarına angarya yükler vererek onları akademik alandan soğutan vakıf üniversiteleri var.
Öğretim görevlilerini ek ders ücretli çalıştırmayı prensip haline getirmiş patron üniversiteleri var. Ne yazık ki "9 ay sigorta yaparız yazın işten çıkarırız" diyen yöneticiler var.
YÖK geçtiğimiz yıllarda devlet üniversiteleriyle aynı maaşı ve özlük hakları vermeleri için vakıf üniversitelerini sıkıştırmıştı. Bu koşulları sağlamamak için kadro ilanı vermeden emekli profesörlere çok komik ders ücreti ödeyen vakıf üniversiteleri var.
Bu yazıyı yazma sebebim vakıf üniversiteleri bugünlerde yıllık ücretlerini ilan ediyorlar. Enflasyon artışını tavandan yansıtmakta beis görmeyen mütevelli heyetleri acaba o üniversitenin asıl değeri olan çalışanlarını mutlu edecek mi?
Geçen yıllarda bu üniversitelere yerleşmiş öğrenciler için makul artışlara veliler itiraz etmeyecektir. Ancak kulağımıza gelen yüksek artışlar öğrencilerin de ailelerin de huzurunu kaçıracak gibi görünüyor.
Geçen yıl 50.000 TL yıllık eğitim ücretini bu yıl 100.000 TL ilan eden vakıf üniversiteleri masraflarına göre hangi maliyet artışı ile karşılaştılar acaba?
Bu yıl tercih yapacak gençlerin ve velilerin YÖK'ün Vakıf Üniversiteleri karnesini incelemeleri gerekiyor. Mevcut öğrencilerin de üniversite yönetimlerine fahiş fiyat artışına karşı tepki vermeleri ve yatay geçiş planı yapmalarında fayda var.
Bazı soruları biz baştan soralım ki gençler de tercih yaparken araştırsın.
Tercih edeceğiniz üniversitenin kütüphane ve spor alanları var mı?
Öğrenci başına öğretim üyesi sayısı kaç?
Tercih edeceğiniz bölümdeki öğretim elemanları kaç yıldır o üniversitede çalışıyor?
Akademik kadro sık değişiyor mu?
Öğretim elemanlarının maaşları düzenli ödeniyor mu?
Tercih ettiğiniz bölümde kaç araştırma görevlisi var?
Tercih ettiğiniz bölümde ve fakültede bilimsel etkinlik yapılıyor mu?
Tercih ettiğiniz alanda akademik dergi ve kitap yayınlanıyor mu?
Erasmus ve öğrenci değişimi uygulamalarından kaç öğrenci yararlanıyor?
Türkiye'nin yükseköğretim vizyonuna uymayan vakıf üniversiteleri öncelikle bilinçli öğrenciler tarafından tercih edilmemeli. Yıllık eğitim ücreti artışları ise YÖK tarafından sıkı denetlenerek öğrencilerin mağduriyetinin önüne geçilmelidir.