Türkiye’de cemaat, vakıf, dernek ve sosyal grupların eğitim alışkanlıkları ağırlıklı olarak ya vaaz ya da konferans/ seminer şeklinde. Bu iki eğitim modelinin güçlü tarafları olmalı ki kendilerini devam ettiriyorlar. Ama eğitim formatlarının çeşitlendirilip zenginleştirilmesi gerekiyor. Kanaatimce bu iki yöntemin yanına atölye çalışmalarının eklenmesi lazım.
Konferans / seminer veya sempozyumun tarzının sorunları: Tanınmış bir yazar ve akademisyeni/leri çağırıp, salonu dinleyicilerle doldurup eğitim etkinliği yapmak en bilindik yöntem. Bu yöntemin başarılı örnekleri oldukça az. Çoğu zaman hem anlatıcı hem de salondaki dinleyiciler için tatmin edici değil. Bu yöntemin en önemli problemleri dinleyicilerin pasif olması ve beceri kazandırmayıp sadece bilgi verici olması.
Halbuki katılımcıların da aktif olduğu ve beceri kazandığı usullere ihtiyacımız var.
Atölye çalışmalarının dört avantajı: Atölye çalışmalarının konferans usulüne göre en az dört önemli avantajı var. Bunlar; atölye tarzının somut bir meselesinin olması, yapılandırılmış eğitim materyaline sahip olması, katılımcıları aktif hale getirmesi ve beceri kazandırma imkanına sahip olması şeklinde.
Atölye tarzı eğitim de belirlenmiş bir çalışma odağı olur. Örneğin sağlıklı beslenme, zaman yönetimi, eşler arası ilişkiler, çocuk yetiştirme vb. çalışma odakları olabilir. Bir araya gelme nedeni bellidir. Bu meselenin ilgilileri bir araya gelmiştir.
Atölye tarzı eğitimin üzerine iyi çalışılmış bir eğitim materyali olur. Bu eğitim materyalinin nasıl kullanılacağı da belirlenmiştir. Yani içerik ve eğitimin akışı nettir. Ayrıca, iyi hazırlanmış bir eğitim materyalini eğitim almış kişiler verebilir. Yani yıldız kişi gerekmez.
Atölye tarzı eğitime katılanlar konferansa katılanlara göre pasif değil aktiftir. Her katılımcı atölye boyunca eğitim materyalinin bizzat muhatabıdır.
Atölye tarzı sadece bilgi arttırmayı değil aynı zamanda beceri kazandırmayı da amaçlar. Kişilerde gerçek değişim yalnızca niyet ve motivasyon oluşmasıyla değil, aynı zamanda nasıl yapılacağını öğrendikleri zaman mümkündür. Atölye sırasında kişiler alışkanlık haline getirebilecekleri becerileri öğrenme imkanına sahiptir.
Cemaatler kurumsal şirketler gibi mensuplarını geliştirebilir: Kurumsal şirketler bünyelerine aldıkları kişileri bir dizi yapılandırılmış eğitimden geçirir. Bu şirketler mesleki teknik beceriler kadar iletişim becerileri, stres yönetimi, zaman yönetimi vb. eğitimleri çalışanlarının almasını sağlarlar. Böylece kurumsal bir şirkete başlayan kişinin donanımları adım adım artar.
Kanaatimce kurumsal şirketlerin yaptığı şeyi cemaat/vakıf/dernek ve sosyal gruplar kendi insanları için de yapabilir. Örneğin ulaşabildikleri ailelerin %40’nı çocuk yetiştirme ile ilgili bir atölye çalışmasına tabi tutmak büyük başarı sayılabilir. Bunun için kendi bünyelerinde eğitim birimleri kurabilirler. Bu eğitim birimleri topluluğun kendi değerlerini de dikkate alarak, yapılandırılmış eğitim müfredatları oluşturabilir. Sonrasında da bu eğitimler atölye çalışması şeklinde mensuplarına verilebilir.
İnsan gücümüzün bir tık daha öteye gidebilmesi için söyleme dayalı eğitim yaklaşımlarının yanına beceri kazandıracak eğitim çalışmalarının eklenip, toplumsal katmanlara yaygınlaştırılması gerekli.