Biri çıkıp, dünyanın en hızlı deniz otobüslerini getirip İstanbul-İzmir arasını denizden 4 saate indireceğim diye bir vaatte bulunsa medyanın ilgisini çeker değil mi? Üstelik geminin hızı ve resimleriyle oldukça havalı olur bu haber.
Oysa istediğiniz gemiyi getirin fark etmez. Zira Çanakkale Boğazı’nda uymanız gereken bir hız sınırı vardır ve İstanbul-İzmir arasını 4 saatte alamazsınız. Bir başkası çıksa, yeni bir havayolu şirketi kuruyorum, bütün filoyu da A-380 uçaklardan oluşturacağım dese, o da medyanın ilgisini çeker.
Sonuçta bahsettiğimiz uçak dünyanın en büyük yolcu uçağı. Peki mümkün mü?
A-380 uçakları pistte park edeceği yerden tutun da , tam dolu olduğunda kalkışı için gereken pist uzunluğuna ya da taksi yolu pist basınç değerleri gibi bir sürü hesap yapmanız gerekir.
Bunları arka arkaya yazdım zira vaat haberi yapmak güzeldir ama habercilik başka unsurlar gerektirir.
***
Mesela İstanbul-İzmir arasını deniz yoluyla 4 saate indireceğini iddia eden adamın açıklamasının altı ya da yanında uzman görüşlerine yer vermek gibi.
Ya da A-380 iddiasında bulunan adam için uçağın teknik verileri ve Atatürk Havalimanı teknik verileri mutlaka yazılmalıdır.
Seçim vaatleri de beraberinde aynı uzman yorumlarını gerektiren işler ama nedense fazla dikkat edilmiyor biz de bu işlere...
***
Bizim mesleğimiz sadece söylenenleri tırnak içinde yazma mesleği değil, en azından olmaması gerekiyor. Son dönem köşe yazılarına ya da haberlere bakınca tırnak içi cümleden başka bir şey görmek mümkün olmuyor.
Eğer 1980’lerde reklam verdiği için banker sistemi çok sorgulanmadı. Oysa vaat edilen imkansız faiz oranları didiklense belki bir sürü insanın canı yanmayacaktı.
17 Ağustos depreminde Çınarcık’ta çöken evlere dair de gazeteler de az reklam çıkmamıştı. Oysa inşaat metrekare maliyeti ve arsa maliyetlerine bakılarak bile bu işte bir sıkıntı var denilebilir, onlarca insanın hayatı kurtarılabilirdi.
Tamam vaatler medya için cazibesi olan işlerdir, buna itirazım yok. Ancak sorgulanmayan vaat haber değil aslında reklamdır...