Ölümsüzlük, en azından uzun bir yaşam, özellikle bu dünyadaki yaşamda amaçlanan maddî ve manevî en üst yaşam standartlarına erişmiş, kral, üst düzey yönetici, zengin vb. kişilerin tüm insanlık tarihi boyunca peşinde olduğu bir hedef! Günümüzde yabancı ya da yerli uzmanlar tarafından bazı bilimsel bulgular değerlendirilerek yapılan yorumlar ve yayınlanan kitaplar büyük ilgi görüyor. İnternette rastladığım bir görsel, ABD’de yayımlanan bir şovda “sağlıklı yaşama öğütleri” ile dünyada farklı dillere tercüme edilerek milyonlar satan kitapların yazarlarının traji-komik öykülerine dikkati çekiyor. Gibbons, Davis, Pritikin, McCay, Montignac, Fixx gibi dünya çapında uzmanların hiçbiri 70 yaşını geçememiş. Traji-komik diyorum, çünkü programda sunucu bu isimleri ve vefat ettikleri yaşlarını söyledikçe salondan kahkaha sesleri geliyor! Benzeri durum ülkemizde de görülüyor; “Taş Devri Diyeti” ile rahmetli Prof. Aydın. Bilindiği gibi günümüz koşullarında 70 yaş grubu artık genç-orta yaş sınırı olarak kabul ediliyor. Peki, bu durum, bu kişilerin önerilerinin yanlış ve geçersiz olduğunu mu gösteriyor?
Aslında bu sorunun cevabını birkaç başlık altında değerlendirmek gerekir:
Acaba kendi önerilerini ne derecede kendi yaşamlarına uyguladılar? Bu konuda bazı atasözlerimiz oldukça tanımlayıcı! “Terzi kendi söküğünü dikemezmiş”, “Doktorun dediğini yap, yaptığını yapma”.
Her geçen gün bilimsel araştırmaların ortaya koyduğu farklı bulgular ile şimdiye kadar bazı bildiklerimizin ne kadar yanlış olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla bu kişiler bu yeni bilimsel bulguları kendi yaşamlarına uygulayacak zamanı yeterince bulamadıklarından kendi önerilerinin yararlarını görememiş olabilirler. Ama bilimsel bulguları yorumlayarak başkalarının yararlanmasını sağladılar.
Bireysel farklılıklar: Benim en çok üzerinde durduğum konu bu aslında. İnsanlar makine değil ki, elektrikle çalışan, mazotla çalışan, nükleer enerji kullanan gibi birkaç sınıfa kategorize edilebilsin. Her insan kalıtsal mirasının ötesinde yaşamının çeşitli evrelerinde çevresel etkenler, yaşam tarzı, beslenme şekli gibi etkenlere bağlı değişime uğrar. Bu nedenle bu tip kitaplarda yer alan genel önerilerin herkes için olumlu sonuçlar vermesini beklemek gerçekçi olamaz. Yani yapılan önerilerin herkese iyi gelmesini beklemek hayalcilik olur.
Mesela, sigaranın ne kadar zararlı olduğu bilinen bir gerçek. Ama sigara içmediği halde erken yaşta kanser, kalp krizine bağlı yaşamını yitiren de var; sigara içtiği, yaşam tarzına dikkat etmediği halde 90 yaşını deviren de. Bu sigaranın zararlı olduğu gerçeğini değiştirmez. Aynı şekilde, sıklıkla şahit olduğumuz gibi, zayıflama önerileri. Falanca manken/popüler kişi bu diyetle 20 kilo vermiş; falanca uzman bu konuda çok başarılıymış ama ücreti yüksekmiş; falanca tropik meyve veya falanca çay zayıflatıyormuş. Peki herkes zayıfladı mı? Çünkü herkesin metabolizması farklı; kimisi fil gibi yer şişmanlamaz, kimi su içse yarar!
Yanlış yorumlar: Hiç şüphesiz bu kişilerin yanlış, sınırlı bakış açısı da söz konusu olabilir. Mesela Jim Fixx, sağlıklı yaşam için zayıflama, aktif bir yaşam, koşmak gerektiğini savunuyormuş, 1984 yılında 52 yaşında ölmüş. Aslında koşu sırasında vücut zorlandığından vücuda giren fazla oksijeni yeterince hızla metabolize edemez ve oluşan serbest radikaller hücre hasarına yol açabilir. Ben bu bakımdan bu tip zorlayıcı sporların yararlı olabileceğini düşünemiyorum. Zaten uzun yaşamayı başaran kişilerin yaşam tarzları da zorlayıcı aktivitelerden kaçınılması gerektiğini ortaya koyuyor.
Bu şekilde öneriler yapan bizim yerli uzmanlarımız da var, şüphesiz. Henüz başka dillere çevrilerek diğer milletlerin de yararına sunulmadı ama ülke içinde kitapları çok satıyor. Meyve yemeyin, kuyruk yağı yiyin, bal zehirdir, vd. Başka dillere çevrilmemesinin nedeni bizim bencilliğimiz olsa gerek; herhalde başka ülke insanlarının da yararlanmasını istemiyoruz.