Son zamanlarda okuduğum bir kitap sayesinde, aslında 'Filistin sorunu' veya ''Filistin meselesi'' olarak konuştuğumuz konunun, bir işgal, 'uzun işgal' ve 'İsrail sorunu' olduğunu fark ettim. Seniha Begüm Şentop'un, 'İşgal ve İnsan Hakları' adlı kitabında yer alan, işgalin uzaması hadisesinde, uygulanacak hukukun ne olduğu meselesi, bana İsrail'in bir devletten çok bir işgal organizasyonu olduğunu bir kez daha hatırlattı...
Seniha Begüm hanım, insanlık tecrübesinin iki büyük kayıplı genel savaşın ardından, 'savaş'ın artık bir uluslararası ilişki biçimi olmaktan çıkartıldığını dile getiriyor. Özellikle 2. Dünya Savaşı'nın yıkıcı etkilerinin ardından, yepyeni bir uluslararası hukuk zemini inşa edilmiş olması – Birleşmiş Milletler gibi- bu hukuk zemininde savaşın yasaklanması, hem savaşın hem de işgalin anlamlarını da dönüştürmüştür...
Savaş esnasında bile sivillerin haklarını koruyan insancıl hukuk kaideleri, işgal altındaki insanların haklarını koruyan insan hakları hukuku, yepyeni bir düzeye taşımıştır, yeryüzünü ve insanı... Lakin insan odaklı bu tezlerin, özellikle uzun işgallerde bazı handikapları olduğu da açıktır. Aşağıda bunu açıklamaya çalışacağım, kitaptan aldığım ilhamla...
Filistin işgali örneğinde olduğu gibi, 1948'den bu yana uzayan işgal, işgal edeni yani İsrail'i, adeta bir devlet olarak zannetme sanrısına yol açmıştır. Bu durumda uzayan işgalin, adeta normal ve olağan dönemmiş gibi, işgalci ile halk arasında çeşitlenen ihtilaflar sayesinde, durumu silahlı çatışmanın dışına çıkartmaktadır. Sözgelimi işgalci, yerel halkın artık silahlı çatışmanın etkilerinden kaynaklanmayan ancak işgal devam ettiği için de meşru egemence – Filistin Devleti- karşılanamayan olağan dönem ihtiyaçlarını da karşılamalıdır. (Evrensel hukuk kaideleri bunu emreder) Nedir bunlar: Sözgelimi elektrik, su, insani yardımların geçişi ve dağıtımı, hastane, tıbbi ihtiyaçlar, okul gibi hemen akla gelen ilk ihtiyaçlar...
Peki insancıl hukuk ve insan hakları hukuku kaideleri gereği İsrail, bu uzun işgal döneminde öyle ya da böyle bu imkanlardan bazılarını çok kısıtlı olsa da sağlıyorsa, bu durum işgalciye yani İsrail'e, işgal ettiği topraklarda, 'devlet' olabilme hakkı verir mi?
Asla vermez! Lakin buradaki esas sorun işgalin uzamasıdır...
İşgal hukukunun temeli dinamiklerinde, işgalin geçici olduğu ve hukuki anlamda asli egemenin egemenliğine halel getirmeyeceği vardır. Demek oluyor ki; Filistin Devleti'nin işgal altında olmuş olması onun Filistin topraklarında halen asli egemen olmasını engellemez. İsrail'in de her ne kadar uzun bir işgalci olsa da Filistin'de asli egemen olamayacağı gerçeği, kabul edilen uluslararası hukuk zeminin temel fikirlerindendir...
Dolayısıyla, İsrail'in Filistin topraklarında zaman zaman bombardıman yapıp zaman zaman ateşkes ilan etmesi, zaman zaman elektrikleri kesip zaman zaman ekmek fırınlarının çalışmasına izin vermesi, bazı zamanlar hastaneleri bombalamayıp bazı zamanlar bombalaması, onun asli egemen olduğunu değil... İşgal ettiği topraklarda zaman zaman insan hakları hukukuna göstermelik de olsa yaklaştığını, ama çoğu zamansa insan hakları hukukunu hiçe saydığını söylemek daha doğrudur... İşgal ettiği topraklarda teröre devam eden bir işgalci olduğunu söylemek belki de en doğrusudur...
Evrensel hukukun, devlet esaslı bakış açısından insan esaslı bakış açısına geçişindeki temel handikapların başında, bazı ulusların bu dönüşüme ayak uyduramayışı geliyor. Bir başka sorun ise, işgalcinin, özellikle uzayan işgal sürecinde sanki asli egemenmiş gibi insani işleri kısmen de olsa bir şekilde devam ettiriyor oluşu, bir de facto'ya, bir oldu bittiye, bir fiili duruma hiç olmazsa işgalciye bir tür zilyetlik kazandırıp kazandıramayacağı meselesine dönüşebilir mi? Buna toplu olarak Hayır! Diyerek itiraz etmemiz gerekmiyor mu?
Burada en büyük vebal, daha en başındayken işgalciyi bir çırpıda devlet olarak tanıyanlarındır kuşkusuz... Çözüm, İsrail'in bir işgalciden başka bir şey olmadığının Birleşmiş Milletlerce tasdik edilmesi, evrensel hukukun bir parçası haline gelmesiyle ilgilidir...
Okuma Önerisi: Av. Seniha Begüm Şentop, İşgal ve İnsan Hakları, Kadim Yayınları.