Öncelikli bir istikrarsızlık unsuru olduğu için Suriye’yi izlemeyi sürdürüyoruz. ABD’den başlayalım: ABD, Suriye’yi çok katmanlı sorun olarak görüyor. Bu sorunlardan en acil olanı, ülkedeki kimyasal silahlar. Konu geçen hafta alevlendi. ABD medyasına -kimyasal karıştırılmaya başlandı- diye bilgi verildi. Ancak aynı bilginin birden fazla kaynak tarafından birden fazla medyaya verildiği anlaşılıyor. O yüzden sınırlı bir hareketlenme, ‘büyük saldırı hazırlığı’ olarak yankılandı. Bir hareketlenme olduğu, ancak henüz rejimin düğmeye basmadığı sonradan anlaşıldı.
Her durumda Obama ve yönetimin Şam’a -Sakın kullanmayın- uyarıları geçerli... Rusya da Şam’ı uyardı... İsrail’in de kimyasal konusunda aşırı bir hareketlenme görmediği, hatta İsrail özel kuvvetlerinin Suriye içinde kimyasal durumu izlediği bildirildi. Suriye içinde belli başlı ülkelerin her tür özel-tüzel kuvveti dolaşıyor... Bir başka haber de, Batılı sivil uzmanların direnişçilere -kimyasal nedir, nasıl tanınır, nerelerde saklanıyor ve bu malzeme nasıl güvence altına alınır- konusunda eğitim verdikleri yönünde. Sivil uzmanlar Irak’ta alışılan deyimle -taşeron- olarak adlandırılıyor. Bunlar resmi bilgilere sahip özel şirket elemanları... Kimyasal konusu bundan sonra da sık sık alevlenecektir.
Direnişçilerin durumu: Direnişçiler geçen hafta Türkiye’de düzenlenen toplantıda ortak komuta sistemi oluşturdular. Bu ABD’nin istekleri doğrultusunda oldu. Ayrıca ABD ‘Cihadcı’ olarak nitelediği gruplardan ortak komutanlığın uzak kalmasını istedi. Öte yanda Cihadcı denen grupların, en örgütlü ve önemli askeri başarıları sağlayan gruplar olduklarını batı medyası bildiriyor. Direnişçilere göre Suudi Arabistan ve Katar ‘ortak komutanlıkta birleşin, sonra istediğiniz silahı alacaksınız’ dedikleri için bu birleşme hemen gerçekleşti. Taktik ve pragmatik bir birleşme olduğu anlaşılıyor. Çünkü bütün grupların isteği, daha fazla ve daha etkin silah. Hatta ‘Uçuşa kapalı bölge istemiyoruz, bize omuzdan atılan uçaksavar füzesi verilsin, yeterli’ dedikleri de kayıtlarda. ABD, Suriye’de kimin ne olduğuna güvenmediği için, silah trafiğinin dışında kalıyor. ABD’nin bu uzak tavrı yüzünden Suriye’de bundan sonraki etkisinin azaldığı da tartışılmakta. Hatta Suriye’de ABD’nin belirleyici olmaktan çıktığını savunan yorumlar var.
Direnişçiler açısından Kuzey’de yeni üs ele geçirmek önemli. Ayrıca ana hedeflerden birisi Şam Havaalanı. Burası rejimin yıkılmasını hızlandıracak bir hedef haline geldi. Rejim de Şam ve çevresini korumaya kararlı ve elinde ciddi ateş gücü var.
Diplomatik alanda çarşamba günü Fas’ta yapılacak ve Türkiye’nin de katılacağı toplantıda ABD’nin direnişçileri -Meşru Temsilci- olarak tanıması beklenmekteydi. Bu süreç için de ABD Dışişleri Bakanı Bayan Clinton pazartesi Fas’a hareket edecekti. Son anda Clinton’un -midesi bozulduğu için- Fas’a gecikmeli gideceği açıklandı. Mide bozukluğunun tıbbî mi, diplomatik mi olduğu net değil. Tıbbî ise geçmiş olsun demek, Diplomatik ise -son anda çıkan pürüzler için zaman kazanıyor- diye düşünmek doğru olur. Fas toplantısının -sorunsuz geçmesi- gerekiyor.
Ve ABD hafta sonunda Rusya ile yeniden Suriye konuştu. Dışişleri Bakan yardımcılarının görüşmesine BM-Arap Birliği de katılıyor. Ruwusunda bir BM Güvenlik Konseyi kararına- ikna etmeye çalışıyor. Rusya ise hem karar ihtimalini ağzına almıyor hem de -Libya operasyonuna dönüşecek bir süreç istemediğini- söylüyor. Suriye konusunda Rusya yanında Çin’in de iknası gerek. O aşamalardan uzağız. Şu durumda Direnişçiler’in ortak komutanlık ve Fas toplantısı sonrası yeni silah gücüne kavuşup kavuşmayacağını izlemek gerekiyor. Arazideki gelişmelerin diplomatik gölge oyunudan daha hızlı ve belirleyici olacağı söylenebilir.
twitter.com/selimatalayny