Soma’da hala toprağın altında bulunanların Allah yardımcısı olsun; umarım sağ salim çıkarlar, sevdiklerine kavuşurlar, sevdikleri onlara kavuşur. Vefat edenlere Allah’tan rahmet, ailelerine sabır ve kuvvet dilerim. Arama kurtarma çalışmalarını sürdürenlerden de Allah razı olsun. Hiçbir zaman inançlı biri olamadım, bir öte dünya, bir ilahi adalet, bir kader var deyip içimi rahatlatamadım. Ama böyle git gide büyüyen bir felaket karşısında bilmem başka ne dilenir, ne hissedilir, ne denir... Dilim başka şeye varmıyor, hele acı söylemeye hiç varmıyor! Milyonlarınki gibi benim de içim yanıyor.
Üzül, ağla, isyan et, suçla, kabullen, yas tut...
İnsan böyle durumlarda ne söyleyeceğini bilemediği gibi ne yazacağını da bilemiyor... Kelimeler yetersiz, kelimelerin içi boş, cümleler anlamsız, cümlelerin yüklemi yok... Onlar madenin içinde, toprağın altında, biz nefes alıp veriyoruz rahat rahat... Evlerinde koca birer kalabalığa rağmen koca birer boşluk var. Dinmeyen bir acı ve öfke var, çığlıklar ve hıçkırıklar var. Bizim üzüntümüz ne kadar sürecek ki? Ateş düştüğü yeri yakar... Kim kimden neyin hesabını, nasıl soracak? İnsan eliyle adaletin sağlandığına tanık olabilecek miyiz bir gün? Başka ne felaketler ne cinayetler gördük, ne suikastlerin failleri kıskıvrak yakalandı, ne çeteler çökertildi de adalet tecelli mi etti?
Biz insan denen kusurlu yaratıklar, asla hayat veremeyeceğimizi ancak alabileceğimizi bildiğimiz halde birbirimizin sorumluluğunu üstlenmedikçe, her bir canlının üzerine titremedikçe daha çok felaket yaşayacağız. Bugün bir madende patlama, başka bir madende göçük, yarın bir trenin raydan çıkması, öbür gün bir inşaatın çökmesi. İsterse deprem ya da kasırga gibi önüne geçilemez bir doğal afet olsun, değil yüzlerce, onlarca, bir tek kayıp olsun. İhmali bulunanı Allah bildiği gibi yapsın. Dilim çaresiz, aklım mülteci, başka bir sığınak bulamıyor.
Üzül, ağla, isyan et, suçla, kabullen, yas tut... Peki sonra?
Sonra işine devam et! Yaptığın iş her ne olursa olsun, iyi yap, doğru yap, güvenliği sağla, önlem al, kurallara uy, sorumluluğunu bil, kimsenin canını tehlikeye atma, kendin de risk alma! Hiçbir şeyin bedeli can sağlığını kaybetmek kadar ağır olamaz! Bu kadar basit!
Bir ağıt Soma için yakacağım, sonra yine festival yazılarına başlayacağım...
Adil değil, ama böyle işte: Dünyanın bir köşesi acıya boğulmuş, diğer köşesinde “gösteri devam etmeli”... 67. Cannes Film Festivali başladı ve devam ediyor...
Bir önceki yazımda aktardığım, Türkiye sinemasının yüzüncü yılının ve Nuri Bilge Ceylan’ın yeni filmi “Kış Uykusu”nun Altın Palmiye için yarışması, Soma felaketi öncesinde planlandığı gibi kutlanmayacak. Resepsiyonlar sırasında verilecek olan Hüsnü Şenlendirici ve Baba Zula konserlerinden vazgeçildi. Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik ile beraberindeki heyetin Cannes ziyareti de iptal edildi. Bakanlık temsilcileri Cannes’da olacak ama kutlama yapılmayacak.
Bütün dünya basının gündeminde ilk sıraya yerleşen Soma felaketinin yasını Cannes’da da tutacağız, tutabildiğimiz kadar.
Gösteri devam etmeli... Hayat devam etmeli... Klişelerin kofluğuna sığındım, affedin.