Cumhur İttifakı samimiyetle bir hamle yaptı.
Bahçeli'nin DEM'lilerle tokalaşmasıyla başlayan süreç siyasetin gündemine yerleşti. Ancak yaşanan gelişmelere baktığımızda uzatılan el havada mı kalacak? Sorusu gündemimizde...
Zira DEM'liler süreci zehirlemek için hemen Diyarbakır'da yasa dışı bir şekilde "Teröristbaşı Öcalan'a Özgürlük" mitingi peşine düştü.
Gerçi umduğunu da bulamadı. Eskiden bu çağrıya yüzbinlerce kişi cevap verirdi. Bu kez hepi topu bin 500 kişi geldi.
Hem Erdoğan hem de Bahçeli net mesajlarla sürecin nasıl yürümesi gerektiğini söylüyor aslında.
Bahçeli, "Ya siyaset ya terör, arası yok" mesajıyla yürünecek yolu işaret etti. DEM'e PKK/YPG ipoteğinden kurtulması için bir fırsat penceresi açtı. Cumhurbaşkanı Erdoğan da sürecin zehirlenmeye çalışıldığı uyarısında bulundu. "Uzatılan elin sıkıca tutulmak yerine kopartılmaya çalışılmasına biz izin vermeyiz" ifadesini kullandı.
Burada dikkat çekici olan gelişmeyse CHP'deki savrulmuşluk hali...
Zira aslında Cumhur İttifakı'nın verdiği mesajlar normalde CHP'nin elini güçlendiriyor. Zira seçmene "Kent Uzlaşısı"nı ya da DEM'le yürüdüğü yolu artık daha rahat kabul ettirmek için eline bir fırsat geçti. Ancak tıpkı Cumhur İttifakı gibi CHP'nin de samimiyet sınavından geçmesi ve DEM'e "terörle arana mesafe koy" diyebilmesi lazım. Nedendir bilinmez CHP bunu söyleyemiyor.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "Ne Devlet beyin bizi hapsettiği yerde ne DEM Parti eş genel başkanının bize işaret ettiği istikamette, yerde bir şey yaparız" dedi.
DEM Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, "Kürt sorununu nasıl çözeceksiniz? Buyurun açıklayın" ifadesiyle CHP'ye tepki gösterdi.
Ortam karmakarışık oldu.
Şunu net olarak gördük. CHP'nin tek derdi DEM'in çantada keklik olan oylarıymış. DEM ise CHP'ye sırtını dönmeye hazır. Yeter ki istediklerini alabilsin. Peki ne istiyor? Orası biraz karışık. DEM'li Bakırhan, "İlk Meclis ruhunu esas alarak, Kürdün hakkını hukukunu tanıyarak gerçekten demokratik bir cumhuriyete ulaşabiliriz" ifadesini kullandı. Bakalım tartışmalar nereye evrilecek.
Ancak kesin olan bir şey var. Cumhur İttifakı ülkenin bölünmez bütünlüğü, milletin kardeşliği için elini uzattı. Ve bu eli havada bırakan kaybedecek gibi görünüyor...
"GÖNÜL KÖPRÜSÜ"NDEN DÜŞENLER
Bozkırın Tezenesi Rahmetli Ozanımız Neşet Ertaş, sazıyla sözüyle gönül köprüsü kurdu milletle. Cumhurbaşkanı Erdoğan da 23 yıldır verdiği tam bağımsız Türkiye mücadelesiyle, eserleriyle vizyonuyla ama en önemlisi de millete "hizmetkar olmaya geldik" anlayışıyla duble yollar inşa etti gönül köprüleri kurdu. Erdoğan yıllardır hem teşkilata hem de devlet görevlilerine "Milletle aramızda görünmez bir yol var. Gönül köprüleri var. Bunları daima açık tutun" diye söylüyor.
Üstelik Erdoğan'ın tüm bu hassasiyetine, hem partinin hem de devletin üstüne titreyen siyaset anlayışına rağmen kimi zaman menzilini kaybedenler, yürüdüğü yolun nasıl inşa edildiğini unutanlar olabiliyor.
Rize'de boykot edilen Siyonist markanın açılışına gidip, reklamını alıp bir de tepki gösterenleri hor görenler, İzmir'de öldürülen bazı kadınların bu durumu hak ettiğini kaba bir dille pervasızca dile getirenler belli ki Erdoğan'ı da AK Parti Davası'nı da tam olarak anlamamışlar.
Neyse ki, her daim milletin sesine kulak veren Erdoğan hemen gereğini yapın talimatı verdi. Söz konusu kişiler disiplin kuruluna sevk edildi.
AK Parti 22 yıldır iktidarda...
Ve bu süreçte ilk günkü heyecanını kaybedenler,
Metal yorgunluğu yaşayanlar,
İçinde bulunduğu davanın değerlerini unutanlar,
Çakarlı araçlarının, makamının, milletten aldığı gücün büyüsüne kapılanlar, kendi gündemine, ikbaline odaklananlar olabiliyor.
Oysa Cumhurbaşkanı Erdoğan, tüm bunların zirvesinde olmasına karşın ilk günkü heyecanla ülke ülke geziyor.
Milletle kucaklaşıyor.
Projeler üretiyor. Çalışıyor, didiniyor.
En çok o emek veriyor.
Bu yüzden onun gösterdiği yolda yürümesi gerekirken, yoldan sapanlar, köprüden düşenler en çok da Erdoğan'ın hakkına giriyor.
Ve küçük bir hatırlatma bu davayı unutup yanlış yola sapanların geçmişte gittiği çıkmaz sokaklar siyaset tarihinde yazıyor.
Ne demişti Erdoğan "Milletin üstünde bir güç tanımadım ben bugüne kadar" her zaman söylediğimiz gibi takdir milletin...
"YORANİSTANBUL"
CHP Genel Başkanı Özgür Özel sürekli olarak ekonomik sorunlar sebebiyle milletin büyük sıkıntılar yaşadığını söylüyor. Haklı olduğu yerler var elbette. Ama ya peki diğer sıkıntılar ne olacak?
Mesela İstanbul'da her gün sabah akşam toplu ulaşım çilesi çekenler, balık istifi yapılan yolculuklar, trafikte geçen ömür, yürümeyen merdivenler, çalışmayan asansörler de ekonomik sıkıntılar gibi yaşam kalitemizi düşürmüyor mu?
"Yoranİstanbul" normalimiz mi olmalı?
Bir gün içinde o da haber yapılan üç başlığı paylaşalım.
Bahçelievler'de İETT otobüsü ağaca çarptı: 7 yaralı
Metrobüs yandı yolcular canını son anda kurtardı.
Metronun merdivenleri arızalı, İstanbullu çile basamaklarında...
Bir de haber dahi olmayanlar var.
İSKİ'nin günlerce süren bir türlü bitirilemeyen kazıları
Yapılmayan altyapı yatırımları vs...
Listeyi uzatmak mümkün...
Hadi kabul edelim, CHP'li başkanların en azından bir kısmının gündeminde bu sorunlar da çözüm önerileri de yok.
Youtube'da izlediniz mi bilmiyorum?
İzlemediyseniz mutlaka göz atın. Usta Gazeteci Münir Koçaslan İzmir Körfezi Belgeseli yapmış. CHP'li başkanlar ya birbirini suçluyor ya da hükümeti. İşin ilginç yanı bir önceki CHP'li Başkan Tunç Soyer, İzmir Körfezi'yle ilgili "sorumluluğun yüzde 90'ı belediyenin" diyor. Şu anki CHP'li Başkan Cemil Tugay, "sorumluluk hükümetin" diyor. Topu taca atıyor. Onlar tartışırken yıllar yılları kovalıyor. İzmir Körfezi ölüyor. İzmirlilerse şimdi hükümetin gelip soruna çözüm bulmasını bekliyor. İşin daha ilginç yanı da İzmirliler bize bir kere bile oy vermedi bize ne demeyen hükümet İzmir Körfezi'ni kurtarma eylem planıyla çözüm bulmaya çalışıyor. Ne diyelim. Haydi hayırlısı...
İzmir Körfezi kurtulsun da siyaseti, tartışmaları, kavgayı yine yaparız.